26 Ekim 2011 Çarşamba

Hem Sarı Hem Kırmızı

Yaklaşık 1 haftadır blogumda maç kritiği yapmadım. Yapmak gelmedi içimden daha doğrusu. Öyle bir zaman geçirdik ki; kim kazanmış, kim kaybetmiş, kim gol atmış, kim kaçırmış önemsiz kaldı. Bu vesile ile kaybettiklerimize Allah(c.c)'tan rahmet, geride kalan vatandaşlarımıza sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Yardım gecesi ve diğer sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla "insanlığını" gösteren herkese de teşekkür ederim.
Dün akşamki maça geçersek. Galatasaray ile Gaziantepspor ilginç bir maç oynadı Türk Telekom Arena stadında. İlk 4 haftada puan alamayan ardından Abdullah Ercan'ı göreve getiren Gaziantepspor, yeni teknik adamı ile ilk 2 maçında beraberlik almış en sonunda geçen hafta galip gelmişti. Kadro kalitesi ile puan durumundaki yeri ters orantılı olan Gaziantespor karşısında ilk 3 iç saha maçını kazanan Galatasaray bir adımda olsa favoriydi. Fakat maç öncesi tahmin edilenden çok farklı bir 90 dakika oynandı.
Galatasaray'ın sezon başından beri en büyük sıkıntısı yaratıcı oyuncu eksikliği. Maçın kaderini değiştirebilecek oyuncu sayısı az. Bu nedenle de Fatih hoca maça, sakatlıktan yeni çıkmasına rağmen Engin ve Kazım'ı ilk 11'e alarak başladı. Çünkü bu oyuncuların kişisel gayreti olmazsa ne Riera, ne Selçuk ne de Melo oyunu değiştirecek aksiyonları yapamıyor. Engin Baytar, Galatasaray'ın bu sezonki sisteminde çok önemli bir parça. Dripling yapabilen, topu iyi taşıyabilen, aynı zamanda orta sahada pres yapıp top kazanabilen, ne zaman nerde kime nasıl pas verebileceği tahmin edilemeyen Engin sarı-kırmızılı takımın eksik parçasını tamamlayan oyuncu. Benzer yetenek Kazım. Kazım'ın artısı ise aynı zamanda topa iyi vurması. Dün akşam işte yine Kazım'ın kendi hazırladığı akında golü Selçuk İnan attı. Golü bulan Galatasaray dengeli oyunu tercih etti. Gaziantepspor ise ilk haftalardaki dağınık görüntüsünün aksine iyi pas yapan derli/toplu oynuyordu. Riske giren Fatih Terim'e kötü haber önce Kazım'dan geldi. Sakatlıktan yeni çıkan adamı zemini kağıt helva gibi olan sahada oynatınca ancak 15 dakika verim alınabildi. Ardından "cam adam" lakaplı Gökhan Zan sakatlandı ve takım 10 kişi oynarken beraberlik golünü yedi. Tekrar golü ararken önce 2-1 ve ardından Servet'in kırmızı kartı geldi. İşte maçın kırılma anı da bu oldu. Hakem Abdullah Yılmaz genç bir isim, 1978 doğumlu. Servet'e gösterdiği kırmızı kartta aslında karara etki eden yardımcı hakem oldu. Bariz gol şansı var mı yok mu tartışılacak bir pozisyon. Yani pozisyon hem sarı olabilir hem kırmızı olabilir. Hakemin takdir hakkına kalmış bir durum. Fakat Abdullah Yılmaz geçen sezon Volkan Şen'in elle oynamasına vermediği sarı kart (sarı kartı vardı, kırmızı kart görmesi gerekiyordu) ve dün akşam gösterdiği ilk kırmızı kart ile bana ilerde iyi bir hakem olacakmış izlenimi vermedi. En kibarca böyle yazabiliyorum. Galatasaray 10 kişi kalınca sahada nerdeyse savaş başladı. Başta Melo olmak üzere tüm oyuncular rakiplerine sert müdaheleler yaparken aynı zamanda da hakeme itiraza başladı. Dışarıdan anlamsız bir sinirlilik hali vardı ama aslında nedenler netti. Gol bulmakta zorlanan, yaratıcı elemanı eksik takım öndeyken mağlup duruma düşmüş bir de eksik kalınca şarteller attı. Geçen hafta Yunus Yıldırım'ın yönetiminden ağzında kötü bir tat bulunan Galatasaraylı oyuncular teker teker sarı kart görmeye başladı.
İkinci yarıda oyunu dengelemeye başlayan Galatasaray, Sabri'nin kendini aşan top kontrolü ve ardından güzel ara pasında Elmander ile beraberliği buldu. Sahasında durumu 2-2 yapan ve gücünü ekonomik kullanırsa belki galibiyet golünü bulacak takım eksik oynamanın faturasını ödedi. Savunmanın arkasına iyi sarkan Muhammet'in başlattığı atakta golü Orhan Gülle buldu. Beraberlik golünün hemen arkasında tekrar geriye düşünce Galatasaray yine oyundan koptu ve itirazlar/fauller başladı. Sabri sarı kartı olmasına rağmen 2 kez aşırı itirazlarda bulundu. İlk itirazda kartını çıkarmayan Abdullah Yılmaz, 2.itirazda artık dayanamadı ve Sabri'yi de ihraç etti. Tamamen haklı olduğunu düşünüyorum. Sabri'ye ise şunu söylemek istiyorum: "kırmızı kartı gördüğünde takım kaptanıydın, bu maçı kaybettik diye sinirlerine hakim olamadın ama cezalı duruma düşerek hafta sonu da takımı yanlız bıraktın. Profesyonelleşmemiz gerekmez mi artık"
Sonuç olarak Galatasaray ağır bir yenilgi aldı. Henüz yapım aşamasında olan takım için böyle kazalar olacaktır. Play-off sisteminde önemli olan ilk 4'e girmek olacaktır. Hatta geçen sezon yaşanan çok kötü performansın ardından Şampiyonlar Ligi vizesi bile makul karşılanacaktır. Fakat Galatasaray'ın devre arasında takıma bazı eklemeler yapması kaçınılmaz oldu.
Son sözüm Türkiye Futbol Federasyonuna. Galatasaray-Gaziantepspor maçında görevli olduğum için, Trabzonspor-Medical Park Antalyaspor maçını izleyemedim. Maçı takip eden arkadaşlarımın söyledikleri ve özet görüntülerinden nefis bir mücadele olduğunu gördüm. Avrupa'nın en formda golcüsü Burak Yılmaz'ı, çok klas golleri (Deniz ve Ali Zitouni nefis goller atmış) maalesef seyredemim. Zaten sıkışık olan fikstürde bir de saçma sapan bir uygulama geldi. Hafta içi oynacak maçların önündeki ve arkasındaki günlere maç koyulmadı. Aynı gün oynanan maçların en azından saatleri ayrılırsa çok iyi olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder