29 Ağustos 2012 Çarşamba
Kaka Sağ Bek!
"Spor Toto Süper Lig'ini 2.sırada bitiren takımlarımız artık Şampiyonlar Ligi gruplarına kalamaz, en fazla 10 yılda 1 kez kalır" bu sözler maalesef bana ait. Nedeni ise UEFA başkanı Michel Platini'nin 2009 yılında getirdiği sistem. Sistemin özü; şampiyon olmayan ama ülke puanı-kontenjanı yüksek takımları kendi aralarında eşletirmek, puanı az olan ülke şampiyonlarını kendi aralarında eşleştirip adı "Şampiyonlar Ligi" olan organizasyonu bir parça daha adına yakışır hale getirmekti. Aslında altında yatan neden ise oy aldığı puanı düşük ülkelere sempatik gözükmekti.
Sistem bizim ligin ikincisini Almanya, Rusya, İtalya, Hollanda, İspanya gibi ülkelerin liglerini 3. veya 4.sırada bitiren takımları ile eşleştiriyor. Dolayısıyla baş-altı dediğimiz örneğin R.Madrid ve Barcelona'dan sonra gelen Valencia, Atletico Madrid, A.Bilbao gibi takımlarla yada Juventus, Milan'ın ardından gelen Inter, Roma, Lazio, Napoli, Udinese...vb takımlar ile eşleştiriyor. Her takım için olduğu gibi bu takımlar içinde Şampiyonlar Ligine girmek çok önemli. Hem prestij hem de maddi kaynak. Dolayısıyla Şampiyonlar Ligi'ne her takım çok fazla asılıyor. Bizim takımlar ise bu sezona kadar play-off turuna bile gelememişti. Aslına bakarsanız çokta şaşılacak bir durum yoktu: 2009'da Sivasspor çok tecrübesizdi ve şanssızlık Anderlecht gibi bir takımlar eşleşti ilk maçta 5'lik oldu. 2010'da Fenerbahçe, Bursaspor'a kaybettiği şampiyonluğun tramvasını atlamadan ve Kocaman'ın yeni takımın başına geçtiği dönemde Young Boys'a elenmişti. Geçen sezonda Trabzonspor seri başı olamamış Benfica ile eşleşip elenmişti ardından malum olaylarla Şampiyonlar Ligi'ne gitmişti. Ama bu yıl! Bu yıl çok büyük fırsattı!
Son 5 yılın en büyük fırsatıydı.Avrupa Liglerinde geçen sezon ilginç sıralamalar olmuştu. Örneğin B.Mönchengladbach 16 yıl sonra Avrupa'ya kalmış, İtalya'da Udinese, Portekiz'de Braga, İspanya'da sürpriz şekilde Malaga gibi takımlar elemelere kalmıştı. Kalbur üstü takımlar Inter, Atletico Madrid, CSKA Moskova, Tottenham, Leverkusen, Sevilla yoktu. Bu büyük bir şanstı. İkinci avantaj ligin kağıt üstünde imkanları en yüksek iki takımdan biri Fenerbahçe elemelere kalmıştı. Ancak organizasyonu iyi yapamayınca sonuç avuçlarımızdan akıp gitti. Son 15 dakikada 1 gol bulsa temsilcimiz uzatmalara götürüp gardı zaten düşmüş rakibini elerdi. Spartak Moskova elenmeyecek bir rakip değildi ama dediğim gibi organizasyonu iyi yapamadık;
Peki neleri eksik yaptık?
1-Fenerbahçe sezonu çok geç açtı: 3 Temmuz tarihinde sezonu açan takım hazırlık maçlarında hiç hazır değildi. Süper Kupa maçı, Vaslui maçları ve 2 lig maçında Fenerbahçe sadece Gaziantepspor karşısında son yarım saat iyi oynadı. Sezon daha önce açılmalı ve daha zorlu rakiplerle hazırlık maçı oynanmalı bu maça çok iyi hazırlanılmalıydı.
2- Transferler çok geç yapıldı: Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi hedefini koyduysa parayı pulu düşünmeden Yobo, Krasic, Emre'nin yerine oyuncuyu sezon başı kampına yetiştirmeliydi. Oyuncular kaynaşmalı takımın uyum süreçi atlatılmalıydı. Sonuçta her oyuncu Kuyt gibi profesyonel değil. (Kuyt yılda sadece 21 gün izin yaparmış, kalan zamanlarda normal çalışan gibi çalışırmış!)
3- Madem Alexsiz sistem istiyorsun sezon başından beri oynatmasaydın: Alex takımın başına her zaman dert. Oynatırsın ayrı sorun oynatmazsın ayrı sorun. Fakat madem Alex'i böyle maçları düşünerek yedeğe çekecektin o zaman mesela Süper Kupa'da yedek bıraksaydın. Takıma ve oyuncuya mesajı verseydin. Sistemi son anda değiştirmek Fenerbahçe'ye çok pahalıya mal oldu. Kriz iyi yönetilemedi.
4- Saha zemini patates tarlası: Biz bu organizasyon işini bilmiyoruz. Şampiyonlar Ligi play-off maçlarının hangi tarihte oynanacağı 3-4 ay önceden belli. Koskoca Fenerbahçe takımının saha sorumluları bu zamanı bilmiyor mu? Saha zemini çok kötüydü. Fenerbahçe maç boyunca doldur-boşalt oynadı. Organize akınlar yapamadı. Dersimize iyi çalışmamışız.
5- Üst düzey maç oynama yeteneğini sürekli kaybediyoruz: Son 10 yılda Fenerbahçe'nin 2007-08 sezonunda yakaladığı çeyrek final dışında doğru dürüst başarımız yok. Fatih Terim döneminde Euro 2008 (Fenerbahçe'nin başarılı olduğu sezona tekabül eder) yarı final başarımız var bir de. Bu başarılar dışında üst düzey maç oynama yeteneğini kaybediyoruz. Dün gece Fenerbahçe telaş etmese, acele etmese, sakin olsa çok rahat 2-1 yapabilirdi. Fırsat ele geldi ama ya şut tercihi ya da pas tercihi hep yanlış oldu, isabetli olanlarda da direk ve kaleci Dykan gole izin vermedi. Her yıl böyle turnuvaları kaçırınca üst düzey maç oynama "melekesini" yitiyoruz. Zinciri bir yerde kırmamız lazım.
6- Ülke futbolu ve kolay gol yeme: "İngiltere'de futbol, Türkiye'de top oynanır" diye meşhur bir laf var. Premier Lig, La Liga ve Bundesliga'da oynanan oyunu
gördükten sonra Süper Lig'de oyunun gereklerini yapan, modern futbolun kriterlerini uygulayan takım görememek insanı üzüyor. Biz oyunu fiziksel mücadele ve kaybetmeme üzerine kurduk. Bundesliga ve Hollanda zevk almak-bol gol-akışkan futbol, La Liga hem skor hem de temaşa, Premier Lig temaşa ve hız üzerine kurdu. Dolayısıyla hem futbolumuz geriledi hem de hızlı-akışkan oynayan takımların gerisinde kaldık. Örnek olarak geçen sezon Ardalı A.Madrid'in karşısında Beşiktaş'ın düştüğü durumu verebilirim. Aynı zamanda kondüsyon olarakta geride kalıyoruz her üst düzey maçta bu ortaya çıkıyor. Kolay gol yeme ise müzmin hastalık. Duran toptan gol yeme konusunda uzmanız. Hem Milli takım hem de kulüp takımları. Fenerbahçe ilk maçta kornerden golü yemese kalan zamanda belki daha farklı bir sonuç alınacak hatta rövanş maçının stratejisi farklı olacaktı. Dün gece ise henüz ilk atakta inanılmaz kolay bir gol yedik. A planını çöpe attık. Maçtan önce "gol yememiz lazım" diyen teknik direktöre rağmen hem de. Bu seviyede bu kadar kolay gol yersen çıkartmak için böyle uğraşırsın.
7- Organizasyon seviyemiz zayıf: Beşiktaş'ta yöneticilik yapmış, bir kanalda futbol yorumculuğu yapan bir büyüğümüz canlı yayında "Kaka sağ bek" gafını yaptı. Mikrofonu tutan arkadaşın nacizane düzeltme yapmasına rağmen kendi bildiğini okuyan, takip ettiği takımın rakibi hakkında transfer açıklaması yapan büyüklerimiz futbolu bilen ve profesyonelce katkı vermeye hazır arkadaşlara yerini bırakamayınca ilerleme kaydedemiyoruz. Sadece Beşiktaş'ta değil, Fenerbahçe-Galatasaray-Trabzonspor farketmiyor. Yöneticilik kavramı ülkemizde çok farklı. Sadri Şener'den mi başlayayım, Adnan Öztürk'ten mi, Tamer Kıran yada Ahmet Nur Çebi'den mi. Pardonn unutmuşum Yıldırım Demirören var dimi?. Prefesyonel yöneticiler, sportif direktörler, şube sorumluları, alt yapı sorumluları, scout ekipleri, medya iletişim uzmanları gelirse bu işler düzelir. Alex gibi olayı teknik adam çözemiyorsa, dünyanın hiçbir yerinde başkan mikrofonu alıp çözmez! Sistem böyle devam ettikçe, Medyada hep polemik, hep atışma, hep kavga-gürültü pompalanınca bizim insanımızda bunu tercih edince sanırım bu sonuçları hakkediyoruz!
25 Ağustos 2012 Cumartesi
4 Mert-3 Alex-3 Kocaman
Dün akşam oynanan Fenerbahçe-Gaziantepspor maçı tarihi bir mücadele oldu. Maç öncesi yaşanan Alex polemiği mücadeleye gölgesini hissettirdi. Kocaman'ın 2 yıldır hayalini kurduğu ütopyası gerçeğe dönüşüyor, dönüşmesi de lazım zaten..
Aykut Kocaman göreve geldiği zaman yaptığı transferlerle dinamik, daha çok koşan, daha akışkan! kendi futbolunu oynayan ve taviz vermeyen bir takım yaratmak istemişti. Bu bağlamda Alex akışkanlığı bakımından zayıf halkaydı. Neden? çünkü saha içi rotasyonu olmayan bir oyuncu. Orta sahanın göbeğine yaklaştırsanız olmuyor ( Aragones Dede bunu denemiş ve hata ettiğini anlamıştı), sol açık veya sağ açıkta kullansanız olmuyor (günümüz futbolunda Alex tipi oyuncuları artık böyle kullanıyorlar bakınız Brezilya'da Ronaldinho..) forvet oynatsanız olmuyor (çelimsiz, sağa-sola koşu yapıp savunmayı yormuyor. Hatta geçen sezon Kocaman Galatasaray maçında ve bir kaç maçta bunu denemişti)
Aykut Kocaman Bursaspor'a kaybedilen şampiyonluk döneminde gördüğü 4-4-Alex-1 sistemini yavaş ve modern futbola uygun olmadığını düşünüp ilk geldiği zaman düğmeye basmış henüz 2.haftada Trabzonspor deplasmanında Alex'i yedek bırakmıştı. Mert'in penaltı kurtardığı maçta işler kötü giderken Alex'i oyuna almış ancak yenilgiden kurtulamamıştı. 3 gün sonra oynanan PAOK maçında ise yine Alex'i kullanmıştı.Alex iyi futbolculuğunun yanında oldukça zeki hatta kaba tabirle "sinsi" bir isim. Kocaman'ın kafasındaki anlamıştı ve "ben size gösteririm" der gibi inanılmaz bir sezon geçirip 28 golle lig rekoru kırarak sezonu tamamlamıştı. Alex'in oynamayacağı ortaya çıkınca benim servis ettiğim bazı Alex sayıları ortalarda dolaştı. Sayılarda anlatılmak istenen Kocaman döneminde Alex'in gol ve oynama yüzdesinin, önceki dönemlere göre daha yüksek olduğuydu. Şöyle bir yorum getirebilirdi bu sayılar: Kocaman'ın Alex'e karşı bir tavrı yok bak daha çok oynatmış, daha çok verim almış! Sayılar ve yorum doğru olmakla beraber gerçeği tam olarak yansıtmıyordu. Aslında Alex'in istatistiklerinin Kocaman döneminde yükselmesi bir "tepki" . Alex vazgeçilmez olduğunu ispatlamak istemişti. Dediğini de yapmıştı. Lakin 33 yaşından 34'e geçerken fiziksel olarak hala iyi durumdayken bunları yaptı, geçen sezonda 14 gol gibi yine takımı ayakta tutan gol sayılarına ulaştı ancak artık neşterin vurulması lazım. 35 yaşına gelen Alex'in efsane olarak bayrağı gençlere bırakması lazım. Alex yedek kulübesinde oturup her maç "olay" olmayacağını bilse Kocaman Alex'i yedek bekletip her maç sıkıştığında oyuna sokmak isterdi ama Alex öyle bir adam değil. Dolayısıyla ya gidecek yada kalacak ve oynayacak. Bu polemik 2 efsaneden birini götürür. Aziz Yıldırım'ın açıklamalarına göre Alex topun ağzında. Dün gece Mert 4-5 önemli kurtarış yapmasa, Kocaman 4-3-3 sevdasından dönmese belki de topun ağzında olan Kocaman olabilirdi. Belki yönetim ve başkan Aziz Yıldırım yine "arkasındayız" açıklaması yapardı ama tribün ve camia S.Moskova maçı öncesi Gaziantepspor kaybını Alexsizliğe bağlar ve sorun büyürdü.
Dün geceki maça dönersek. Dün gece sahada 4 Mert adam vardı: Selçuk, M.Topal, kaleci Mert ve Ibricic. Selçuk son dönemlerde tecrübesinin de verdiği güçle orta sahada kalitesini göstermeye başladı, hem yerinde hamleleri hem de Sow'a yaptığı asistle maçın öne çıkan isimlerindendi. Mehmet Topal geldiği günden beri ilk kez oyundan alınmadı ve galibiyette büyük katkısı oldu. Morali yükselince "örümcek" lakabını neden aldığını herkese kanıtladı. Mert Günok üst üste kötü maçlar oynadıktan dün gece eskiye döndü. Takımın galibiyetinde 1 numaralı etkendi. Gaziantepspor'un 4-5 net pozisyonunda ayakta kaldı ve Alex-Kocaman polemiğinde hocasını kurtardı. Gelelim maçın sivrilen adamına Senijad Ibricic. Boşnak oyuncu dün gece Gaziantepspor'u nerdeyse tek başına oynatmaya çalıştı. Öyle iyi oynadı ki arkadaşları artık ona ayak uydurmak zorunda kaldı. Tıpkı Kasımpaşalı Djalma gibi. Böyle etkili yabancıları Türk futboluna kazandıran Hikmet Hocayı kutlamak lazım. Fenerbahçe'nin 4-3-3 oynayacak kadro yapısı var mı diye sorarsanız? evet diyebilirim. Özellikle ileri 3'lü her takımın ağzının suyunu akıtacak cinsten. Stoch-Sow-Krasic, Sow-Kuyt-Krasıc, Krasic-Sow-Kuyt gibi varyasyonlar yapılabilir. Fakat dün gece gördükkü soldaki Krasic ve tek forvet Kuyt verimsiz oluyor. Krasic'in sağda, Kuyt'un 2.forvet gibi geriden gelerek oynaması daha uygun. Kocaman dün gece maçın 45.dakikası ile 63.dakikası arasında 4-3-3'e döndü. İşte burda Gaziantepspor şov yaptı. İlk yarı kaleyi 5 kez bulan Gaziantepspor sadece 18 dakikada 4 net pozisyon ve 5 isabetli şut attı. Dalga dalga gelen akınları Kocaman'ın Cristian\formasyon değişikliği durdurdu. Orta sahayı kalabalıklaştıran hatta Alex'in bölgesine Cristian'ı çeken Kocaman kalan 27 dakikada kalesinde sadece 1 isabetli şut gördü. Yorulan rakibini de son dakikalarda attığı goller devirdi. Fenerbahçe'nin 4-3-3 için orta saha ve hücum hattında bazı revizyonlara gitmesi lazım. Fakat önce kararı netleştirip Alex işini halletmesi lazım. Daha sonra da bazı rütüşlarla ideal'e lazım. Ya da hiçbiri. Aslında en güzeli elinizdeki malzemeden sistem çıkartmak. Bakınız Fatih Terim. Geçen sezon ne zaman çift forvetli sisteme döndü işte o zaman Galatasaray farklı oynamya başladı. Fenerbahçe de gayet güzel çift forvetli 4-4-2 hatta baklava dilimli 4-4-2 oynayabilir. Tabii bu anlattıklarım Çarşamba akşamı oynanacak son 5 yılın Fenerbahçe adına en önemli maçının sonucuna da bağlı. Alexsiz Kocaman kötü bir sonuç alırsa rüzgar farklı eser, tur atlarsa Kocaman kulüp tarihinin en golcü oyuncusu olmaya devam eder ve yeni sistemler için kredi alır.
12 Ağustos 2012 Pazar
Savaş Çıktı, Suçlu Çakır!
Yine dağ fare doğurdu diyebiliriz. Mutlaka sezon başı, henüz erken gibi mazaretler de bulunabiliriz ancak ilk 25 dakika hariç sahada futbol yoktu. Bizim ligin Real Madrid ve Barcelona'sı denen iki takım "kör dövüşü" gibi bir maç oynadı. Maçta 5 gol oldu hiçbiri bu seviyenin golleri değil. Ya duran top ya kaleci hatası yada defans hatası.
Maçin ilk 25 dakikasında daha hazır durumda görünen Galatasaray önde pres yaparak etkili oldu. İyi yaptıkları ise kazandıkları topları hep boş alanlara taşıyıp pozisyon üretmeleri idi. Modern futbolun gereklerini yapmaya çalıştılar. Galatasaray bu dönemde 4-5 net pozisyon bulup bu pozisyonları gole çeviremezken tamamen kaleci hatasından öne geçti. Fenerbahçe ilk 30 dakikada kaleyi sadece Mehmet Topal ile denedi o şutu da savunmadan döndü. Fenerbahçe'nin golü bulması Kuyt'un topu alıp yüzünü kaleye dönmesi ile ortaya çıkan akınlar, Alex'in bireysel çabası ve duran toplara kalmıştı. Derken uzatmalarda Fenerbahçe bir duran top golü buldu. Alex'in orta şut karşımı vuruşu barajdan sekip kaleye düştü. Bu golden önce Cüneyt Çakır maçın kaderini değiştirdi. Serbest atışı tekrar ettirdiği anda içimden "bu top gol olursa ortalık karışır savaş çıkar" dedim. Dememe kalmadı gol oldu. Bu pozisyon maç boyunca Çakır'ın kafasında kaldı. Maçın 2.yarısında Fenerbahçe Kuyt ile etkili bir atak gerçekleştirecek iken savuma oyuncuları tarafından faulle (bence faul) durduruldu. İşte Çakır burda yine ilk yarıda gol olan pozisyonu hatırladı ve devam dedi. O top döndü Selçuk-Umut ikilisi ile güzel bir gol oldu. Etti size 2. Ardından Fenerbahçe'nin beraberlik golü geldi. Duran toptan oluşan pozisyonda kaleciden dönen topu iyi takip eden Kuyt beraberlik golünü attı. Kuyt'un en güzel yaptığı işlerden biri dönen topları tamamlamaktır. Bakın Liverpool'da attığı gollere. Bu golden sonra Galatasaraylı oyuncular pozisyonda Cristian elle oynadı, Egemen yerde ofsayt durumdaydı gibi itirazlarda bulundular ama sonuçta durum 2-2 oldu. Bence bu golde sorun yoktu ama savaş yine çıktı. Engin anti-profesyonel sözler ve hareketler yapınca Fenerbahçe hem beraberliği hem de sayısal avantajı yakaladı. Bu anda Galatasaray Emre Çolak'ı ortaya alıp Elmander-Amrabat değişikliğini yaptı, Fenerbahçe'de daha çok öne oynarım maçı kazanırım diye düşünüp Topal-Krasiç değişikliğini yaptı. Bence her iki değişiklikte doğruydu. Fakat Fenerbahçe'nin öne oynayacak dermanı olmadığından etki vermedi. Galatasaray prese devam edip fırsat kolladı ve son dakikada penaltı buldu. Açıkcası penaltı bana pek "penaltı" gibi gelmedi. Çakır burda hatalı değildi çünkü yardımcı ve çizgi hakemleri kararda etkili oldu. Sonuçta maç 3-2 bitti biri kazandı biri kaybetti. Sonuçta savaş çıktı ve savaşın nedeni Çakır oldu. Kariyerinin zirvesindeki Çakır 6.kez GS-FB maçı yönetti ve 8.kez kırmızı kart çıkarttı. Yurtdışında maç yönetmek daha kolaydır. Galatasaray-Fenerbahçe derbisini yönetmek farklı iştir. Son derbilerinde Çakır hep kontrolü kaybeden tarafta oldu. Fırat Aydınus'un derbi seviyesi sanırım daha iyi.
İhaleyi Fenerbahçe hakeme yıkacaktır ama hala hazır değiller. Oyunun merkezini orta yuvarlağın gerisinde kabul edince hem ileri gitmek zor oluyor, hem de baskı sonucu kaptırdığınız toplar kalede tehlike yaratıyor. Fenerbahçe'nin 3 hazırlık, 2 Avrupa ve 1 Süper kupa maçında değişen bir şey yok. Sistem aynı ama buna Spartak maçları kadar bir çözüm bulunması lazım. Kaleciye 17 kez geri pası verip en çok paslaşan oyuncularınız stoperleriniz olursa sistemde çarklar iyi işlemiyordur. Sadece sistemde sorun yok ayrıca. Savunmanın üstüne gelen oyunculara müdahele etmeyip geriye kaçan defans oyuncuları var. Galatasaraylı oyuncular bir çok pozisyonda bireysel olarak rakiplerine üstünlük kurup akın geliştirdiler. Savunmada Egemen-Bekir, orta sahada M.Mopal-Cristian rakibi ısırma konusunda beni hayal kırıklığına uğrattılar. Fenerbahçe takımında hazır olan sadece 3 oyuncu var: Kuyt, Hasan Ali ve Alex. Bu 3 oyuncu hazırlık maçlarından beri iyi. Diğer oyuncular bir türlü seviyelerini yükseltemedi. Volkan'ın ve Gökhan Gönül'ün yokluğu bu akşam etkili olmuş olabilir. Fakat geçen sezonki kadroyu ve dinamizmi yakalamak lazım. Lig maçları bir şekilde geçer ama kalede Volkan, savunmada Gökhan-Yobo-Egemen-Hasan Ali orta sahada M.Topal-(öne oynayan bir yabancı) sağda Krasiç solda Stoch forvet arkası Alex ve forvette Kuyt (yada Sow) şeklinde bir dizilişe geçmek gerekiyor. Fenerbahçe için Kuyt ve Krasiç transferleri bence çok iyi oldu. Mutlaka bu takım toparlanacaktır ama telafisi olmayan Spartak maçları gözümü korkutuyor.
Galatasaray'a gelirsek. Öncelike şunu söyleyeyim. Geçen sezon oynanan 4 maç ve bu sezon oynanan Süper kupa maçlarında şunu gördüm. Galatasaray eski dönemlerde Fenerbahçe karşısındaki ürkek, aciz, silik görünütüsünden kurtuldu. İkili mücadelelerde daha etkin olan, kaleyi daha çok deneyen, daha ısırgan olan taraf hep Galatasaray oldu. Sonuçlarda ortada: 2 galibiyet 2 beraberlik 1 yenilgi var. Yenilgi alınan maçta amiane tabirle "tek kale oynanan bir maç". Beraberlik alınan 2 maçta 10 yıl üst üste kaybedilen deplasmanda ayrıca 1 tanesi de galibiyet kadar değerli çünkü şampiyonluğu getirdi. Atılan gol sayısı 9 yenilen gol sayısı 7. Bu durum Fenerbahçe'nin hiç alışık olmadığı bir durum. Fatih Terim'in yarattığı bu hava devam ederse Galatasaray hem ligin favorisi olur hem de Fenerbahçe rakibinin yıllardır düştüğü "öğrenilmiş çaresizlik" hastalığına yakalanır. Galatasaray'ın yeni sezonda en büyük artası çok fazla alternatifli bir kadro kurması oldu. Elmander ve Burak Yılmaz'ın alternatifi olarak düşünülen Umut maçın adamı olursa Emre Çolak gibi oyuncu böyle etkili oynarsa Terim'in sezon boyunca 11 seçimleri zor olacaktır. Galatasaray'ın savunma hattı hala yumuşak karnı. Dany tahmin ettiğimiz gibi çıktı. 10 üzerinde 6-7 oynayan bir oyuncuydu Dany. Gaziantepspor'da böyleydi Galatasaray'a geldi yine aynı. Bu kadro Ujfalusi'nin olmadığı ve Hakan Balta'nın sakatlığı nedeniyle verimsiz olduğu bir Şampiyonlar Ligi maçında hezimet yaşatabilir benden söylemesi. Süper Lig açısından ise geçen sezonki gibi Ujfalusi oynarsa sorun olmaz gibi gözüküyor. Melo'nun takıma girişi ile intibak süresini henüz atlatamamış Hamit'in performansının artması kadroyu netleştirecek. Bence Galatasaray "çilek" transferini yapmamalı. Bu kadro yeterlidir. Handikap Şampiyonlar Ligi. Süper Lig'de 8 sezondur Şampiyonlar Ligi oynayan takımlar mutlu sona ulaşamadı. Sakatlıklar, cezalılar, yorgunluklar beklemediğiniz çelmeler takar. Erkenden kendinizi dev aynasında görmeyin!!!
8 Ağustos 2012 Çarşamba
Fenerbahçe Gruplara Kalabilir!
Michel Platini 2009-10 sezonu başında değiştirdiği Şampiyonlar Ligi katılım statüsüyle şöyle bir laf etmiştim. "Bizim ligin ikincisi ancak 10 yılda 1 kez Şampiyonlar Ligi gruplarına kalır" işte o fırsat geldi. Fenerbahçe seribaşı takımların elenmemesi sayesinde dişine göre rakiplerle oynayacak. Yani Fenerbahçe gruplara kalabilir.
Aslında herşey saat 22.15 sularında değişti. Volkan'ın kurtardığı penaltıya kadar sahada ne yaptığını bilmeyen, "büyük" takım gibi oynamayan bir Fenerbahçe vardı. Vaslui kaptanı N'Doye penaltıyı gole çevirse bile Fenerbahçe belki 2-2 yapıp turu geçerdi ancak moral vermezdi. Volkan'ın kurtarışından sonra 20 dakika vitesi yükselten Fenerbahçe golleri bulup turu aldı. Fakat 4-1 yanıltıcı skor. Ben hala Fenerbahçe'de kıpırtı görmedim. Sadece Kuyt, Gökhan ve Hasan Ali istenilen düzeyde. Volkan'ın penaltıyı ve Fenerbahçe'nin golleri bulduğu dakikalarda 2.güzel haber geldi. Seribaşı konumunda bulunan Kopenhag 1-0 geride olduğu Club Brugge deplasmanında beraberlik golünü attı. Bu ne demekti? Fenerbahçe seri başı olmayan (nasıl seri başı olamıyorlarsa orası ayrı ilginç) Lille, Udinese, Malaga ve B.M'Gladbach ile eşleşmeyecekti. Gerçekte de öyle oldu. Kopenhag deplasmanda 3-2 kazanıp tur atladı ve seri başı oldu. Şimdi Fenerbahçe'nin rakipleri; Spartak Moskova, Dinamo Kiev, Braga, Panathinaikos ve Kopenhag. Bence hepsi elenebilecek takımlar, fakat Vaslui serisinde oynanan futbolun üzerine çıktığımızı varsayarsak. Eskiden olsa Udinese'nin yerine Inter vb. takımlar, B.M'Gladbach yerine daha güçlü bir Alman takımı, Malaga yerine A.Madrid, Valencia gibi takımlar kalırdı ve seri başı olamadığımıza üzülürdük bu kez seviniyoruz. O YÜZDEN FIRSAT diyorum!
Şahsi fikrimi sorarsanız en güzel kura Kopenhag olur. Daha sonra sırasıyla Braga ve Panathinaikos'u tercih ederim en son Spartak Moskova ve Dinamo Kiev. Şimdi tek tek nedenlerini yazayım.
5-FC Copenhagen (Kopenhag): Şampiyonlar Ligi gediklisi olan bir takım olmaları işimizi zorlaştırıyor. Son yıllarda Avrupa'da büyük tecrübeler kazandılar. Evinde Barcelona'ya kafa tutan bir kadro ve halen bu kadronun büyük bölümü oynuyor. Fakat ilginç iki durumları var. Birincisi takımın yaratıcı genç ve başarılı teknik adam Solbakken geçtiğimiz sezon takımdan ayrıldı. Yerine gelen hoca yıllardır Danimarka ligini domine eden bu takımın son 4-5 haftada yaptığı hatalarla şampiyonluğu kaybetmesine neden oldu. Yıllardır şampiyon olan ve gruplara direkt kalan takım elemeye kaldı. Yani eleme tecrübesi zayıf olan bir takım. Fakat 2012-13 sezonu ile birlikte Anderlecht efsanesi Ariel Jacobs takımın başına geçti. Jacobs çok tecrübeli bir teknik adam mutlaka başarılı olacaktır. Handikapı yeni gelmiş olması bu bizim için bir fırsat. İkinci durum ise golcü Dame NDoye'nin takımdan ayrılması. NDoye nerdeyse Trabzonspor ile anlaşacaktı ama 7,5 milyon'a Rus takımına gitti. Trabzospor takımında geçen sezon Burak Yılmaz ne ise Kopenhag için NDoye öyle bir oyuncuydu ve artık yok. 21 yaşında genç bir yetenek gol sorunun çözmeye çalışıyor. Durum böyleyken Kopenhag tam bize göre.
4- FC Braga: Son yıllarda yükselişe geçen Portekiz futbolunun dinamolarından Braga bana göre büyütülecek bir rakip değil. Geçen sezon Carvalhal yönetimindeki Beşiktaş'ın elediği Braga aslında sert bir takım. Son 2 yılda Avrupa Liginde büyük işler yaptılar (zaten Uefa puanı 10 takım içinde en yüksek ekip), kendi liglerinde kafaya oynadılar ama köklü takım değil. Şampiyonlar Ligi play-off turu tecrübe ister. Şampiyonlar ligi tecrübesi az olan Braga elenebilecek takım. Bir başka avantaj Braga'nın ligi bizim lig ile aynı zamanda başlayacak ve eleme turlarını oynamayan Braga henüz resmi maç yapmadı.
3- Panathinaikos: Yunan futbolunun iki büyük takımından biri Panathinaikos. Son yıllarda ezeli rakibini hep gerisinde kaldılar. Ülkede yaşanan mali problemler futbola da bulaştı ve eskisi gibi büyük oyuncular Atina'ya gelmiyor. Porto'nun büyük teknik adamı Jesualdo Ferreira'nın çalıştırdğı Atina ekibinde yeni yıldız Leto, Fransız savunmacı Boumsong, tecrübe abileri Karagounis-Katsouranis-Seitaridis bulunuyor. Genç yetenek Ninis ise Euro 2012 sonrası Parma ile anlaştı ve takım hala yerini dolduramadı. Savunma üzerine kurulu futbolu ve yıldızı az/takım oyununun benimseyen stili ile zor ama elenebilecek bir başka rakip komşu temsilcisi. Şampiyonlar Ligi tecrübesi üst düzey olan Panathinaikos'a karşı bir başka kozumuzda son yıllarda Avrupa'da Yunan ekiplerine büyük üstünlük kurmamız. Fenerbahçe'nin Panathinaikos karşısında kötü bir tecrübesi var ama üzerinden nerdeyse 15 sene geçti. Elenebilir.
2-Spartak Moskova: Geçen sezonki kadro ve teknik direktör Valery Karpin olsa düşünmeden kurada çıksın derdim. Fakat Valencia'nın (Mehmet Topal'ın) eski teknik adamı Unai Emery'nin geldiği Spartak Moskova'yı artık istemem. Kadro çok fazla değişmedi ama Spartak Moskova 3 haftada 9 puan alıp lider oldu. Takım formda ve ligi bizim 4-5 hafta ilerimizde. Tanıdık isim Emenike'nin başı çektiği ekipte Bilyaletdinov (eski Everton'lı), Aiden McGeady, Kombarov, De Zeeuw, Ari ve Carioca gibi etkili isimler var. Şampiyonlar Ligi isteği ve arzusu bu kadar yatırımın ardından üst seviyede olacak Moskova takımı karşısında işimiz zor. Emenike'nin "bir daha Türkiye'ye gelmem" sözleri üzerine olası bir eşleşme ayrıca ilginç olacaktır.
1-Dinamo Kiev: Kurada çıksın istemediğim ilk takım. Öncelikle kulüp tek başına Avrupa'nın sayılı takımları arasında. Ayrıca bizim doğu bloku özellikle Ukrayna ekiplerine karşı (son 7 turun sadece 1 tanesini geçtik) başarısızlığımız var. Üstüne bu sezon D.Kiev müthiş transferler yaptı. Zaten kadrosu iyi olan takıma Milan'dan Taye Taiwo, Portekiz milli takımının ön liberosu Miguel Veloso, Tottenham'dan Niko Kranjcar, Villarreal'in genç yıldızı Marco Ruben ve Hertha Berlin takımında 8 Milyon Euro'ya oyun kurucu Raffael alındı. Şimdiye kadar 4 Lig-2 Avrupa toplam 6 maçını da kazandı bu takım. Play-off maçlarına kadar hem yeni transferler iyice takıma alışır hem de resmi maç sayıları artar. Bence en kötü kura olur Kiev yolculuğu. Zaten 4-5 sezon önce Kiev karşısında yine Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Fenerbahçe elenen taraf olmuştu. Fırsat bu kadar gelmişken bu kura ayıp olur :)
2 Ağustos 2012 Perşembe
Bir Türk Atasözü: zamanında almazsan KRASİÇ'i olursun VASLUİ
Vaslui maçının bitmesinden tam 24 saat sonra Fenerbahçe yılan hikayesine dönen Milos Krasiç transferini duyurdu. 27,5 yaşındaki oyuncu ile 4 yıllık anlaşma yapıldı. Kulübüne 7.000.000 Euro ve kendisi senelik 2.300.000 Euro + maç başına da 12.500 bin Euro verilecek. Oldukça maliyetli bir transfer. Değer mi? Ben kötümserim.
Öncelikle bu transferi böyle 24 saat içinde yapabilecekse Fenerbahçe neden bekledi? Cevabı çok açık: Vaslui maçındaki görünüm acil müdahele istedi. Hemen transfer yapılmak istendi. Yapıldı yapılmasına da ya bu takım Vaslui deplasmanında turu geçemezse ne olacak?Bu kadar yatırım Uefa Avrupa Ligi için gereksiz. Şampiyonlar Ligi ile kupa 2 kıyas kabul etmez. Tabii ki Çeyrek final ve üzerindeki turlar ülkemiz için başarıdır. Yarı Final ve Final büyük başarıdır. Ancak "Devler Arenası" Fenerbahçe için her zaman ilk hedef olmuştur, olmalıdır.
Krasiç transferi ile yine aynı şeyi düşündüm: Bizim takımlarımız transfer planlamasını ve zamanlamasını iyi yapamıyor. Koskoca Fenerbahçe 3 Temmuz'da sezonu açmış 1 Ağustos'ta Şampiyonlar Ligi elemesi oynuyor. 7 Milyon'a sezonun en pahalı transferini 2 Ağustos gecesi açıklıyor. Benzer durumları ve kayıpları Skibbe döneminde Galatasaray'da yaşamıştık. Yine Rumen takımı Steaua Bükreş karşısında Galatasaray 2-3 gün önce gelen Fernando Meira ile çıkmış. Hatta stoper özellikleri daha iyi olan oyuncu Ön libero oynamış, eksik bölgeler kapatılmadan ve hazır olmadan çıkılan turu rakibimiz götürmüştü. Hatta şunu söyleyeyim Krasiç umarım Yeni Kezman olmaz. Fenerbahçe'de 2006-07 sezonu başında yine benzer bir durumda hazır olamadan D.Kiev ile Şampiyonlar Ligi elemesinde karşılaşmış ve 23 Ağustos tarihinde elenmişti. 3 gün sonra Sırp oyuncu Mateja Kezman'ı 7,5 Milyon Euro bedelle transfer etmişti. Ardından 1 gün aralıklarla Edu ve Deivid transferleri gelmiş ama treni kaçırmıştık. O sezon Fenerbahçe Uefa Kupasında gruplardan çıkmış 3.turda Twente karşısında elenmişti ancak ligi şampiyon tamamlamıştı.
Krasiç'in futbolcuğu hakkında yorum yapmam abes olur. CSKA döneminde çok beğendiğim ve büyük takımlarda oynayacağını düşündüğüm bir oyuncuydu. Fakat tercih hatası yaptı bence. İngiltere ligine gitse sanırım bugün Türkiye'de olmazdı. Juventus kariyeri söylendiği kadar kötü değil. İlk sezonununda 41 maçta 9 gol iyi ancak geçen sezon sadece 8 maçta 1 gol atabildi. Juventus'un çok geniş kadrosunda, teknik adam ile anlaşamaması nedeniyle görev yapamaması onun kalitesinden eksiltmez. Sadece maç kondisyonu eksik olur.
Son paragrafı bir soru ile kapatalım istedim. Sonuç olarak Krasiç transferi Fenerbahçe'de hangi taşı yerinden oynatacak? . Yanıtını şöyle vereyim: Krasiç FM oyunu seven arkadaşlar için klasik bir "Winger". Hatta "Attacking Winger" çevirirsek hücumu seven kanat oyuncusu. Dolayısıyla Krasiç en büyük özelliği olan top taşıma ve rakip eksiltme becerisi ile sağ kanatta oynanacak. O zaman adam sorarlar Kuyt'u neden aldın?al sana bir transfer planlama hatası daha. Demek ki sayın Kocaman forvette Kuyt'u oynatacak. O zaman gerçek bir forvet alsaydın demezler mi?. Fenerbahçe şu yapısı ile kısa zamanda Alex olmadan sonuca gidemez. Dolayısıyla bu transfer kadroda Sow'un yerini oynatır benden söylemesi. Umarım Fenerbahçe turu geçer hatta gruplara kalır da transferlerin anlamı olur.
1 Ağustos 2012 Çarşamba
"Mehter Takımı Fenerbahçe! 2 İleri 1 Geri" Vol.2
Yaklaşık 10 gün önce Fenerbahçe'nin iki hazırlık maçı geride kalmışken bir yazı kaleme almıştım. İki maçta gördüklerimi aktarmış ve yavaş oynayan Fenerbahçe'yi eleştirmiştim. Fenerbahçe'nin pozisyona girememesini, sıkıntıları aktarmıştım. İşte size o yazıdan bir alıntı:
21.07.2012 --- Peki Fenerbahçe neden pozisyona giremiyor?Cevabı basit: çok yavaş oynuyor. Bu sadece Fenerbahçe'nin sorunu değil, Türk futbolunun sorunu. Fenerbahçe'de durum ise tam "Mehter Takımı" formatında. 2 İLERİ 1 GERİ. Dün gece oynanan Newcastle United maçında da durum aynıydı. Aykut Kocaman'ın bol pasa dayalı sistemi evet güzel ama bol pası Fenerbahçe akıcı biçimde, bloklar arasında geçiş yaparak ve çabuk oynayıp yer değiştirerek yapmıyor.-
Aradan 10 gün geçerken Fenerbahçe 1 hazırlık maçı daha oynadı. Aslında 1 prova daha yapacaktı fakat yağmur nedeniyle ertelendi. Zaten o maçta Alex, Mehmet Topal, Kuyt gibi isimler oynamayacaktı. Fenerbahçe'nin 3.hazırlık maçı dahil son Vaslui maçında da gördük 10 günde hiçbir şey değişmemiş. Tek fark Aykut Kocaman maça Semih ile çıktı. Şimdi soruyorum madem ilk 11'de Semih oynayacak, neden Sow ve Bienvenu var?
Şampiyonlar Ligi çok önemli. Şampiyonluk kadar değerli. Hem de ezeli rakibiniz şampiyon olmuş ve doğrudan gruplara kalacak iken. Dolayısıyla tüm silahları bu maçta kullanmak lazım. Diyeceksiniz ki Vaslui gibi takıma da Semih de yeter. İşte bizim mantığımız bu. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Kura çekildiği gün Serdar Kesimal, Vaslui için adını ilk kez duydum dedi. Olabilir. Gerçekten 10 yıllık mazisi olan adını Avrupa'da çok az duyurmuş bir takım. Serdar profesyonel sporcu ve açıklamanın ardından Fenerbahçe takımındaki görevliler rakip hakkında bilgileri oyunculara sunmuştur. Fakat sporseverler Vaslui takımına nerdeyse dalga geçer gibi ifadeler kurdular. Açıp bir bakalım demediler. Rakip 10 yıllık takım ama her yıl üstüne koymuş. Bakın ben 21 Temmuz'da ne yazmışım. Fenerbahçe her 3,33 dakikada bir Sow'u topla buluşturuyor. Yani Fenerbahçe 3,33 dakikada bir ancak 3.bölgeye teşebbüs ediyor (Sow orada topla buluştuğunu varsayarsak) Real Madrid'in 8 saniyede bir net pozisyon yakaladığını düşünürsek oldukça düşük. Daha zaman var ama az. Fenerbahçe'nin Vaslui maçlarına kadar sıkıntılarını aşması lazım. Vaslui öyle çantada keklik bir takım değildir. Bizim İ.B.Belediyespor'a benzerler desem herhalde derdimi anlatabilirim. Aykut hoca ve ekibi dersini iyi çalışacaktır. Hakkikaten Vaslui bizim İ.B.Belediyespor'a benzer bir takım ama daha disiplinli bir ekip. Korktum başımıza geldi. Beraberliği zor kurtardık. Neden? Semih hamlesi dahil Fenerbahçe'nin "Mehter Takım" edası değişmedi. Oyunu hızlandıramadık, 3.bölgede etkin olamadık. Pozisyon bulamadık. Maç dengede giderken bir baskı golü kalemizde gördük. Şimdi ipler rakip takımın elinde ama Bekir'in golü Fenerbahçe'ye turu getirebilir. Orda sabırlı olmak ve fırsat kollamak lazım. Eğer Fenerbahçe ilk golü atarsa avantajı eline alır, rakip açılıp gol ararken 2.golü bulup turu atlar. Anahtar ilk golü bulmaktan geçiyor, çilingir ise Alex olacaktır her zamanki gibi.
Son paragraf geleneğimi bu kez Sow için kullanacağım. Lille takımı Sow'u neden sattı? sanırım artık anlayabiliyorum. Fenerbahçe'nin devre arasında 10 Milyon Euro bedelle bir sezon öncenin Fransa gol kralını (hem de genç) almasını (Niang'da gol kralıydı ama miladını doldurmuştu) garipsemişti. Hatta Fenerbahçe büyük iş yaptı demiştim. Yarım sezonda klasını konuşturmuştu Sow. Fakat yine de kariyeri yükselişe geçmiş, Şampiyonlar Ligi performansı sonrası İngiltere veya İspanya yolu açılmış bir oyuncunun Türkiye'ye gelmesinde bir iş vardı. En büyük etkenlerden biri Müslüman ülke terciydi. Şimdi görüyoruzki Sow inançlarını profesyonelliğinin önüne taşıyan bir oyuncu. Dolayısıyla Türkiye'de inançlarını daha rahat yaşayabileceğini düşündü ve tercih yaptı. Sow'un anti-profesyonel yapısı bugün Fenerbahçe'nin başına büyük sorun olabilir. Çünkü Fenerbahçe için hem maddi hem de sistem içinde çok önemli bir oyuncu. Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın bu duruma bir çare üretmesi lazım. En iyisi bir forvet transferi gibi gözüküyor. Almışken orta sahaya yaratıcı bir oyuncu da alınırsa şahane olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)