25 Kasım 2011 Cuma

Sıkıntı Var!!!

Sergen Yalçın'ın kulakları çınlasın, yorumlarında bu lafı bol bol kullanır: "Sıkıntı Var". Dün gece oynanan Gençlerbirliği maçında da Fenerbahçe'nin gol bölgesindeki eksikliği için "Sıkıntı Var" demek lazım.
Geçen sezon 12.hafta sonunda 30 golü olan Fenerbahçe, pozisyona girmekte zorlanmazken aynı zamanda klas isimleri ile pozisyona girmeden de gol bulabiliyordu. Mesela Alex bir duran toptan Lugano'yu topla buluşturabiliyor veya Andre Santos kanat bindirmesi yapıp topa nefis vurabiliyor, Niang adam eksiltip golü kendi üretebiliyordu. Alex ve Gökhan Gönül daha etkindi. Bu sezon ise 12 hafta geride kaldı gol sayısı 16. Geçen sezonun nerdeyse yarısı. Malum nedenler ortada. Emenike ve Niang takımdan ayrılmış, Semih ve Alex formsuz. Orta sahadan en çok katkı yapacak isimlerden Dia kadroda yok, Stoch sonradan giriyor. Selçuk, Emre, Caner ve Özer hatta sonradan giren Stoch ve Uğur toplamda ancak 2 tehlike (Emre'nin şutu direkten döndü, Stoch karşı karşıya kaçırdı) yaratabildi. Alex ve Bienvenu ise pozisyona bile giremedi. Savunmadan gelen yok, duran toptan kafa vuran yok. Dolayısıyla hücumda Fenerbahçe sıkıntılı. Son 3-4 haftada bu sıkıntı daha da gün yüzüne çıktı. Çünkü ilk haftalarda Aykut Hoca'nın her maça farklı adam hazırlaması ile kimi zaman Alex, kimi zaman Caner, kimi zaman Stoch veya Bienvenu çıkıp takımı kurtarmıştı. Fakat son haftalarda takımı kurtaracak oyuncu da gelmiyor. 4-2-3-1 sisteminde Bienvenu ve Alex etkisiz kalınca, kanatların iş yapması lazım. Özer ve Caner adam eksiltemiyorlar, orta yapamıyorlar (yapsalarda kim vuracak zaten), şut imkanları kısıtlı. Öndeki 4 kişi iş yapamıyor. Haliyle gol bulmak zorlaşıyor. Aykut hoca belki 2.yarının ortalarında Alex'in yerine Semih'i alıp 4-4-2 deneyebilirdi. Takımın Dia'ya ihtiyacı var. Daha doğrusu beklenmedik anlarda asist/gol/adam eksiltme/penaltı gibi işler yapıp skora katkı yapacak yardımcı elemanlara ihtiyacı var.
İyi güzel de Fenerbahçe hala nasıl lider? Cevabı: Aykut hoca geçen sezon 2.yarıda çözmüştü Süper! ligimizi. Hatırlarsınız sarı-lacivertli takım uzun süre gol yememiş üst üste galibiyetler almış, rekorlar kırmıştı. Bu başarıda en önemli nokta gol yememekti. Fenerbahçe dün akşamda etkisizdi ama gol yemedi. Maçı kaybetmedi. Sivas'ta golü yedi maçı kaybetti. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim Bilica'nın uzun zamandır ilk kez iyi oynadığı bir maç izledim. Hakkını vermek lazım bu sezon eski görüntüsünden uzak. Hatta istatistiğini servis ettim: bu sezon 6 maçı var 90 dakika sadece 2 gol yemiş Fenerbahçe ve hiç yenilmemiş.
Gençlerbirliği takımının teknik direktörü Fuat Çapa, Hollanda ekolünden gelmedir. Meşhur 4-3-3 sistemi. Geldiği günden beri "Total Futbol", "oyunun iki yönünü de oynamamız lazım", "toplu hücum toplu defans" sözlerini eder durur. Son 3-4 haftada izlediğimiz Gençlerbirliği takımı Fuat Hoca'nın söylediği kıvama gelmeye başladı. Fakat dün geceki takım daha çok 4-3-3'den 4-5-1'e kaymış durumda. Gençlerbirliği adı gibi "Genç" bir takım olduğundan orta sahada kapılan toplara kanat oyuncuları iyi koşular yapıyor, haliyle 4-5-1 dönüşüyor 4-3-3 sistemine. Bizim lig için ideal sistem. Kritik noktası ise Alan savunması. Dün gece Ankara ekibi bunu gerçekten iyi uyguladı. Hal böyle olunca zaten etkisiz Fenerbahçe karşısında (adam eksilten oyuncuları olmayan) çok pozisyon vermezken, ileri de kazanacak kadar da pozisyon buldular. Yoksa kağıt üstünde Kulusic'in yer aldığı savunmanın çok fırsat vermesi gerekirdi. Ankara ekibi için son olarak Oktay Delibalta daha çok süre almalı diyorum, çünkü dikine koşuları ile Oktay sonucu değiştirebilirdi. Hatta Harbuzi tam anlamıyla iyileşip takıma girerse hücumda etkinliği daha da arttıracaktır. Sahasında ligin en iyi 2 takımından biri olan Gençlerbirliği sezon başındaki görüntüsünden çok daha iyi durumda.
Son sözüm Federasyona. Madem karar alamayacaktınız o zaman ne yapmaya ligi 1 ay ertelediniz? Fikstürü sıkıştırdınız, play-off icat ettiniz, Şampiyonlar Ligine gidecek takımı belirlemediniz sonra Uefa el koyunca oyuncuları kaçırdınız (Lugano, Andre Santos, Niang hatta gelmek isteyip dönenler...), Trabzonspor'a ve Fenerbahçe'ye transferin bitimine 2 gün kala transfer yaptırdınız (al sana Bienvenu işte), Şampiyonlar liginde tarihi maçın önüne derbi koydunuz, bu takımları şu hale siz getirdiniz. SIKINTI VAR hemde ÇOK BÜYÜK!

20 Kasım 2011 Pazar

4-3-3 Çıksın 4-4-2 Girsin

Sezonun 2.derbi maçı da geride kaldı. İlginçtir iki maçta berabere bitti. Her iki maçta heyecanlı ve pozisyonlu maçlardı ama aynı zamanda gol kaçırma rekorları kırıldı.
Beşiktaş maça klasik sayılabilecek kadrosu ile çıktı. Hatta bir akşam önce Lig TV muhabiri canlı yayında ilk 11'i Carlos Carvalhal'a okumuştu. Yani Beşiktaş tahmin edilebilir bir kadro ile çıktı. Galatasaray'da ise 8 oyuncunun yer hazırdı ama Sabri-Ayhan, Semih-Servet ve Engin-Riera arasında sayın Terim seçim yapacaktı. Engin, Ayhan ve Servet favorilerdi ama Terim Servet yerine Semih'i tercih etti. Evet bu bir riskti. Kariyerinde ilk kez derbi maça çıkan Semih hata yapabilir ve derbiyi takımı kaybedebilirdi. Sayın Terim bence maçı kazanmak kadar önemli kararı verdi ve Semih'i oynattı. Helal olsun, Semih gerçekten iyi oynadı. Yabancı bir stoper gelse veya Servet oynasa ancak bu kadar oynardı. Semih'in %100 gol olacak bir topa da yaptığı müdahele (akabinde top direkten de döndü) sonucunda skora da katkısı oldu. Galatasaray'ın 11'i maçtan önce orta saha üstünlüğü sağlıyordu. Elmander dahil herkes pres yapabilen, top kapabilen kabiliyette oyunculardı. Beşiktaş'ın etkin oynayacağı Galatasaray'ın ise kapacağı toplarla pozisyon bulacağı bir maç gibi gözüküyordu. Evet gerçekten Beşiktaş etkin oynadı hatta tahmininden fazla pozisyonda buldu ama Galatasaray ne doğru dürüst top kapabildi (özellikle 1.bölgede) ne de doğru dürüst atak yapabildi.
Daha önce de yazılarımda belirttiğim gibi Galatasaray devre arasına kadar 1 ileri 2 geri gider. Kadro kalitesi ancak bu kadarına izin veriyor. Maç boyunca 3 pozisyon var. İlk atakta orta sahada kapılan top Selçuk'un ortası ve Kazım'ın kaçırdığı akın, 2.pozisyon Melo'nun süper pasında Hakan Balta-Kazım'ın kaçırdığı ve son olarak Galatasaray esas yapmak istediği rakip yarı sahada baskı kapılan top ancak Engin'in final pasını atamaması ardından Engin'e yapılan faul ve Selçuk İnan'ın kale direğini sıyıran serbest atışı. Beşiktaş deplasmanına gelen (sonuncu Ankaragücü dahil) her takım en az bu kadar pozisyona girerdi. Galatasaray'ın sorunu Elmander veya yerinde oynayacak oyuncunun beslenmesi. Takım içinde bunu yapabilecek görünen tek isim Engin. Fakat Engin'de her zaman güven veren bir isim değil. Dolayısıyla yolu değiştirmek lazım. Yani 4-4-2 dönmek iyi bir tercih olabilir. Baros-Elmander ikilisi gayet güzel işler. Neden işler? Çünkü özellikle Elmander geri dönen, pres yapan tam bir takım oyuncusu. Orta sahaya yardım edecektir. Lig Tv'nin "yılın zihni-sinir projeleri" dalında aday olabilecek uygulamasını kendimce şöyle kullanacağım Galatasaray için 4-3-3 çıksın, 4-4-2 girsin.
Normal şartlarda maçı Beşiktaş'ın kazanması gerekirdi. Fakat biraz beceriksizlik birazda Muslera'nın iyi gününde olması sonuca etki etti. Ancak şunu açıkca belirtmeliyim. Quaresma evet gerçekten büyük oyuncu. Dünya çapında bir oyuncu. Fakat sonuca etki edemiyor. Bazı yorumcular diyorlar ki Quaresma zaten golcü bir oyuncu değil. El İnsaf! Lig başlayalı 11 hafta oldu, Q7'nin henüz golü yok. 4 savunma 3 orta saha 2 kanat 1 forvet ile oynayan takımda forvet iyi kontrol edilirse orta sahada pek golcü oyunculardan kurulu değilse (Aurelio-Ernst-Veli) kanat oyuncularının maçı kurtarması lazım. Simao zaten sezon başında beri yok o zaman bu maçı da senin kurtarman lazımdı Ricardo.

11 Kasım 2011 Cuma

"SAĞLAM" Milli Takıma

Sanırım seyrettiğim en kötü Milli takım performansıydı. Bu kadar etkisiz bu kadar şuursuz bu kadar kendi kapasitesinin altında oynayan bir takım görmemiştim. Evet Futbol 3 sonuçlı bir oyun maç kaybedilebilir ama BÖYLE KAYBEDİLMEZ.
Rakip takımın kalecisi Pletikosa'ya prim vermesinler. Kaleye 3 tane şut attık. Bu 3 şutta karavana. İsabetli şutumuz yok. Yandan bir orta veya çıkıp uzaklaştırdığı bir akın da yok. Yani 90 dakika kalede üşüdü. Bizim kalede ise pozisyon üstüne pozisyon yaşadık. Hemde nasıl bir takıma karşı. Normalde sağ bek olan Corluka sol bekte, Alman 2.lig takımında oynayan Schildenfeld stoperde, 89'lu Vida sağ bekte, Haziran ayından beri oynamayan Dujmovic orta sahada, sakatlıktan yeni çıkan Olic sol açıkta. Elemelerde en çok oynayan kadrodan 5 isim var. Kaleci Pletikosa, Srna, Simunic, Modric ve Mandzukic. Bu takım karşısında tel tel döküldük.
Maç içinde en çok dikkatimi çeken nokta fiziksel durumumuz. Dün akşam oynanan maç üst düzey bir mücadele. Yani bir Şampiyonlar Ligi maçı, bir Uefa Avrupa Ligi yarı final-final maçı, bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya kupası maçı gibi. Son derece önemli bir maç. Ve biz bu maçta ayakta kalamadık. Rakibin tüm oyuncuları ikili mücadelelerde hep ayakta kalan taraf oldu hem de topu hızlı dolaşıtırıp telaş yapmadan oynadı. Maç boyunca bence en büyük sorunumuz buydu. Yani bizim kadromuzda 1-2 oyuncu hariç üst düzey maçı kaldıracak eleman yok. Neden yok? Çünkü bizim oyuncularımız (zamanında Emre ve günümüzde Arda, Mehmet Topal, Umut hariç) yurtdışına gidip kendilerini ateşe atmak istemiyorlar. Burada 2-3 milyon euro gibi inanılmaz yıllık ücretler kazanıp, seviyesi düşük lig'de yıldız muamelesi gören isimler gidip neden daha az paraya daha zor ortamda oynasınlar. İstanbul özellikle cennet gibi bir şehir, her türlü imkan var. Yurtdışına gidip neden kendini yeniden ispat etsin. Haliyle bir kaç oyuncu dışında yüksek tempoda ve stres seviyesi yüksek maç oynayacak durumda değil. Şampiyonlar ligi oynayan takımdan Giray ve Burak dışında oyuncumuzda yok. Zaten Giray ilk milli maçını, Burak ise 14.milli maçına çıktı. Yani enternasyonel düzeyde maç sayıları çok az. Şike vs. gibi olaylar sayesinde dengesi bozulan oyuncular, üst düzey maç oynamama sıkıntısı maç boyunca yaşadı. Halbuki şu Hırvatistan takımı gerçekten büyük fırsattı. Eski Milli takımımız olsa bu fırsatı iyi değerlendirirdi. Ancak turu kaybetmemız bence hayırlı oldu. Büyük hallerle gelen "Büyük Hoca" Guus Hiddink artık son kullanma tarihini doldurdu. Oğuz Çetin dahil tüm teknik kademenin ve altyapı organizasyonunu acil değişmesi lazım. Guus Hiddink geldiğinde büyük ümitlerim vardı ama hayal kırıklığı oldu. Takıma hiçbir katkı sağlayamazken, sonuçta alamadı. Dahada kötüsü yalvar yakar getirdiğimiz adam tenezzül edip yeterli mesai bile harcamadı. Almanya yenilgisinin ardından yazımda da belirttiğim gibi bu takımın bu performansından daha iyisini Yılmaz Vural bile yapardı.
Böylece 2008'den sonra 2.kez büyük turnuvayı kaçırdık. Benim görüşüm Ertuğrul Sağlam bu göreve getirilsin. Dört büyükler dışında bir takımı şampiyon yapan, kariyeri ve yapısı belli olan Ertuğrul Sağlam oldukça uygun bir seçim olur. Medyada belli bir kredisi olan Sağlam gerektiği gibi tam mesai harcar. Futbol anlayışını takıma kabul ettirir. Yeni ve genç isimleri takıma kazandırabilir.
Son sözüm Federasyona ve seyircilere. "Allâh(c.c) kendisine (tefekkür, riyâzat ve mücahede ile) yardım edene elbette yardım eder" mealini çok severim. Ancak bu meali sayın Başkan hiç kendine kullanmıyor. Bu maçı Türk Telekom Arena stadına alarak kendine hiç yardım etmedi. Bile bile hata yaptı. Açıkcası bu maç Bursa, Eskişehir veya başka bir şehirde gayet güzel oynanabilirdi. Hatta İnönü stadı bile tercih edilebilirdi. En azında 90 dakika boyunca bütünlük sağlanırdı. İşin organizasyon sıkıntısı bir yana taraftarın gösterdiği tepki bir yana. Tamam Volkan belki Galatasaraylı taraftarların sevdiği bir oyuncu olmayabilir. Ancak bu milli bir dava. Tüm oyuncular bizim. Herkes aynı hedef için uğraş veriyor. İşte biz böyle grupçuluk/takımcılık/ayrımcılık yaptıkca geriye gidiyoruz, düşmanı sevindiriyoruz. Zararlı ve yararsızsınız, sizden utanıyorum.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Devre Arasına Kadar Galatasaray Bir İleri, İki Geri

Sezonun 10.maçı oynandı ve hala Galatasaray kağıt üstünde güven vermiyor. Vermemesi doğal aslında. Tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşadıktan sonra Fatih Terim ile yeniden yapılanan, 16 oyuncu gönderip 10 oyuncu alan takımın hemen bir noktaya gelmesi tabiki zor. Fakat sezon başında düşünülen sıkıntı, ilk 10 maçta net olarak ortaya çıktı. Galatasaray'ın sorunu hücumda.
Galatasaray ön alanda ya sistem değişikliğine yada oyuncu değişikliğine gitmesi lazım. Oyuncu değişikliğine gidilmesi devre arasına kadar mümkün olmadığına göre, sistem değişmeli. Melo savunmanın hemen önünde oynarken Selçuk-Sabri ikilisi ile maç kazanılmaz. Böyle yazmama rağmen Galatasaray yeteri kadar pozisyon buldu ama ön alanda toplam kalite sıkıntısı da var.Bu Sabri'nin mukavelesine her maç ilk 11 oynar diye bir madde mi ben anlamadım. Sezon başından beri mevkisi olsun olmasın her maçta oynadı. Sol bek oynar, sağ bek oynar, 4-3-3 orta sahasının sağında hatta 4-3-3 ilerisinin sağında bile oynadı. Kapasitesi belli kariyeri belli oyuncudan mucize beklemek biraz zorlama oluyor bence. Onun dışında sol açık Riera çok düz bir oyuncu. Riera öyle kendisi pozisyon yaratan, sağ kanattan gelecek topları ikinci forvet olarak tamamlayan, hava hakimiyeti veya sürati olan özel bir isim değil. Duran top kullanan, bir çalım atıp orta yapan yada şut açısı yakalarsa vuran bir oyuncu. Sezon boyunca 34 maçın tamamında oynasa en fazla 3-4 gol atar. Dolayısıyla bu bölgeye bence tranfer yapılması lazım. Gelecek oyuncunun da bence özel bir oyuncu olması lazım. Galatasaray'ın hücum hattında sıkıntı öyle büyük ki geriden Ujfalusi bir kaç kez sıkılıp artık topla geldi ve rakip ceza sahasına girmeye çaılştı hatta bir atakta nefis bir ortada yaptı. Sistemlerden sayılardan ziyade gol bulmak için ceza sahasında fazla adamla bulunmak lazım.Fatih Hoca bunu hepimizden daha iyi biliyor tabiki de ama Baros, Engin yokken Riera, Kazım ve Sercan etkisizken orta sahadan da gole katkı verecek oyuncu yokken ancak bu kadar oluyor. Hücumda bu kadar sıkıntı varken savunma tarafı ise 10 hafta bence oturdu. Ujfalusi çok tecrübeli. Nerde duracağını, hangi hamleyi yapacağını iyi biliyor. Genç Semih (Fenerbahçeli Semih'e benzemesin kariyeri ama) bence gayet başarılı. Sanki uzun zamandır savunmada yer alan bir oyuncu gibi müdahelelerini yapıyor. Ayrıca seri bir oyuncu. Fatih Hocayı kutluyor, Semih üzerinde ısrar etmesini istiyorum. Oyuncuda cevher var ülkeninde stopere acil ihtiyacı var. Savunmadan bahsetmişken sahanın en iyileri arasında Eboue'yi sayabilirim. Yerine geçince daha iyi oynadı. Gün geçtikce kalitesini daha da gösterecektir böylece Galatasaray'ın bu bölgede de sıkıntı kalmayacak. Hakan Balta'da eski formuna yaklaşmaya başladı. Böyle devam ederse sol bekte de sorun olmayacak. Kaleci Muslera acemice yaptığı hatayı, penaltıyı kurtararak telafi etti. Gerçekten iyi kaleci ama bana güven vermiyor.
Devre arasında yapılacak transferlere kadar Galatasaray'ın kalan maçlarında 4-2-3-1 sistemini yada 4-4-2 sistemini denemesi lazım. Ayrıca Baros ve Engin'in bu takıma girmesi, Kazım'ın, Selçuk-Melo ikilisinin ve sol açıkta (kim oynar bilemiyorum) oynayacak isimlerin skora katkı sağlaması lazım. Galatasaray puan durumda çok kötü bir noktada değil ancak henüz derbilerini oynamadı. Beşiktaş maçı sonraki hafta oynanacak, Fenerbahçe ve Trabzonspor maçları ise üst üste oynanacak. Kalan 7 haftada Galatasaray'ın zor maçları var. Bazen iyi oynayacak kazanacak, bazen iyi oynamayacak ama kazanacak (örneğin Kayserispor maçı gibi) bazende iyi oynayacak yada çok pozisyona girecek ama maçı kazanamayacak (Mersin İdman Yurdu maçı gibi)
Her yazımda adet edindiğim son paragrafı bu sefer Fırat Aydınus'a açacağım. Derbi maçındaki çizgisini Galatasaray-Mersin İdman Yurdu maçında da gösterdi Fırat Aydınus. Pozisyonlara yakınlığı, futbol bilgisi ve tecrübesi ile üst düzey yönetimler gösteriyor. Umarım böyle devam eder. HERKESE İYİ BAYRAMLAR!

4 Kasım 2011 Cuma

1 Değil 10 Eksik

Pazartesi akşamı Karabükspor maçından sonra "10'un yoksa 10'un var" başlıklı bir yazı yazmıştım. Alex'in (nerdeyse maçın tamamında) yokluğunu diğer 10 oyuncu hem teknik becerileriyle, hem kondüsyonları ile hem de motivasyonları ile hissettirmemişti. Fenerbahçe maçı 1-0 kazanırken yeteri kadar gol pozisyonu yakalamıştı.
Sivasspor maçında ise aslında korkuyordum. 27 maçlık serinin yitirileceğini sanmıyordum ama puan kaybı yaşanabileceği düşünüyordum. Fakat korkulan oldu. Neden korkmuştum? 1-Haftanın ilk günü 84 dakika 11'e 10 oynayan takımın çok yorulmuş olması: Maçtan sonra Aykut Kocaman da yenilgiyi fiziksel değil ama mental yorgunluğa bağladı. Bence fiziksel yorgunlukta vardı. Fenerbahçe'nin en önemli parçaları Emre, Gökhan, (bu sezon başında beri) Cristian hatta Mehmet Topuz maçta tel tel döküldüler. 2- Sivas'taki hava şartları: Sivas hem rakım olarak hem de iklim olarak özellikle kış döneminde İstanbul takımlarına zor gelir. İşte böyle bir dönemde Fenerbahçe'nin yakalanması ve saha zemini takımın oyununu etkiledi 3-Alex'in yokluğu: Oynadığı maçlarda gol ortalaması 2,18 çıkarken oynamadığı maçlarda gol ortalaması 1,60 olmuş. Fazla söze ne hacet! 4-Milli maç arası öncesi: Milli takımının en kritik sınavları öncesine gelen Sivasspor maçı hem milli oyuncular için hem de tatil planları yapan diğer isimler için konsantrasyon eksiği yaratmış olabilir diye düşünmüştüm galiba oldu. Tüm bu yazdıklarımın dışında iki etken daha oldu. Beşiktaş maçında penaltı golüne kadar iyi oynayan Sivasspor'un, beklenilenin aksine gayet iyi bir futbol sergilemesi. Diğer faktörde Ziegler'in sakatlanması oldu. Ziegler'in yerine Caner geçti. Böylece hem Caner'in ön alandaki etkinliği kaybedildi, hem de sol bek oynamakta zorlanan oyuncunun takım savunmasına getirdiği zaafiyetler arttı. Zaten 2 gol de Caner'in kanadından geldi.
Tüm bunları alt alta koyunca Fenerbahçe son dönemlerin en etkisiz maçını oynadı. Gol pozisyonu üretmekte sıkıntı yaşadığı gibi Bekir-Yobo ikilisi hariç direnç bile göstermedi. Sivasspor belki Ankaragücü karşısında bile bu kadar rahat pozisyon bulamaz. Artık sarı-lacivertli takımın bunu bir kaza olarak kabul edip önüne bakması lazım. Tek teselli kaybetmeme serisini devam ettirme stresi ortadan kalkmış oldu. Ancak yapılması gereken acil müdahaleler var. Geçen yazıda belirttiğim gibi forvette takım etkisiz kalıyor. Bu alanda açıkları yada skor üretme görevini diyelim her maç başka oyuncu -Caner (Kayserispor), Özer (Mersin İ.Y), Stoch (İ.B.Belediyespor), Alex (Gaziantepspor-Beşiktaş), Cristian (Orduspor-Beşiktaş)- yapınca sorun yoktu ama bu oyuncularda susunca sıkıntı oraya çıkıyor. Devre arasında acil forvet alınması yada Semih'in bir şekilde futbola geri dönmesi lazım. Ayrıca bu maçta mesela geniş çaplı rotasyon yapılabilirdi. Bir de bu maç neden Cuma günü oynandı onu da anlamış değilim.
Söz sözüm Rıza Çalımbay ve Aykut Kocaman'a. Türkiye'nin böyle teknik adamlara ihtiyacı var. Helal olsun. Maç bittikten sonra iki teknik direktör de yayıncı kuruluşa açıklamalarda bulundu. Çalımbay, Fenerbahçe'nin 10 kişi oynadığı Karabükspor maçına değinerek yorgunluğun sonuca etkisi olabileceğini söyledi. Fenerbahçe'yi yendik ezdik gibi şova kaçmadı, doğru neyse onu söyledi. Aykut Kocaman ise neden kaybettik diye açıklamaya başlamadan önce rakip takım "oyununu bize kabul ettirdi, bizden daha iyi oynadı, hak etti" dedi. Ne güzel! bu kadar zor mu bunları söylemek.