5 Mayıs 2010 Çarşamba

Top Harbi Olsaydı, Yuvarlak Olmazdı.

Top harbi olsaydı, yuvarlak olmazdı. Her birine bi yamuk yapıyor işte: kimine deplasmanda 10 yıl kazanmak haram, kimine 27 yıl kupayı kazanmak, kimine 7 yılda 1 şampiyonluk, kimine 23 yıl...Bugün yine tarihi bir kupa finali oynandı.
Her açıdan tarihiydi. 1983 yılından beri kupayı kazanamayan Fenerbahçe açısından, Son 6 yılda 4.kez-son 10 yılda 5.kez-27 yılda 7.kez finale gelen ve kazanamayan Fenerbahçe açısından, maçın tarihinin 5 Mayıs'a tekabül etmesi (Şenol Güneş döneminde şampiyonluğa en çok yaklaşıtığı yıl olan 1996'da Fenerbahçe'nin deplasmanda Trabzonspor'u yendiği ve şampiyonluğu aldığı maç) Trabzonspor açısından, sezonun son haftası Fenerbahçe'nin sahasında Trabzonspor ile oynacağı açısından, Avrupa ligi ön eleme turlarının sıralaması Trabzonspor, Galatasaray ve Beşiktaş açısından , Şanlıurfa'da oynanan ilk final olması açısından, 10 yıl sonra gündüz final oynanması açısından, 27 yıl sonra Fenerbahçe'nin duble yapma şansı (diğer rakiplerine en büyük benim demesi yani) yakalaması açısından tarihiydi.
Son haftalarda gol yemeden 1-0 kazanıp puanları cebe indiren Fenerbahçe favoriydi. Eskişehirspor maçında gösterdiği performansın karşısında Trabzonspor Ankara deplasmanında dökülmüştü. Fenerbahçe sol bek Andre Santos dışında tam kadroydu. Trabzonspor ise maça hücumcu bir kadro ile çıktı. Burak-Selçuk-Colman-Engin dörtlüsü hücumu seven ama pek geri dönmeyen amiane tabirler yumuşak bir ortasahaydı. Fenerbahçe orta sahada Emre-Selçuk-Topuz ile üstünlük kurabilirdi. Fakat kazın ayağı öyle değil....
10 yıldır sahasında yendiği Galatasaray maçları sonunda gazetelerde "öğrenilmiş caresizlik" naaraları atanların hatta öss sorularına konu olan mevzuunun tamı tamına aynısı Fenerbahçeli oyuncularda vardı. Sanki derbi maçlarında rakibi ezen Fener gitmiş kuzuya dönmüştü. İlk 30 dakika kaleye 1 tane bile şut atmadılar. Trabzonspor ise ilk yarıyı 14 şutla geçti. 2.Yarıda değişen bi şey olmadı. Fenerbahçe kaptanın bireysel yetenekleri ile aradığı golü buldu. Tam zamanında gelmişti gol. Trabzonspor'un oyunu forse etmesi nedeniyle yorulacağı anlardı. Son dönem performansı ile Fenerbahçe'nin artık maçı vermez denilen noktaya gelindi. Fakat işte ne olduysa oldu. Trabzonspor geldi bir vurdu direkten döndü, bir daha vurdu gol oldu. Golden sonra maç dengelendi hem Fenerbahçe hem de Trabzonspor öne geçme fırsatları yakaladı ama Deivid ve Burak bunları gole çeviremedi. Derken bir kontraatakta sahneye Engin Baytar çıktı ve avantajı getirdi. Golden sonra Fenerbahçe şuursuz bastırdı ama gol gelmedi ardından Colman noktayı koydu.
Alkışlanması gereken bence Şenol Güneş'tir. Şenol Güneş, Türk futbolunun içinde var olduğu için övünüyorum. 2003'de konuşmayı bilmiyor diye milli takımından gönderilen Şenol hoca yurtdışından kendi müthiş geliştirmiş. Hem maç öncesi hem maç sonrası, hem rakibine hem oyuncusuna hem taraftarlara çok önemli mesajlar verdi. Burak Yılmaz ve Engin gibi haşarı-yetenekli oyunculara sahip çıktı kazandı ve sonuçta başarılı oldu. Ama bence en önemlisi; kimilerine göre korkak, kimilerine göre sağlamcı Daum'un aksine, Mourinho vari (Etoo-Milito nası savunma yaptı Barça maçında) bir tarzda hücumculardan koşan-kazanan-pres yapan ve sonuçta kazandığını iyi kullanan bir takımla korkmadan savaştı ve istediğini aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder