31 Temmuz 2013 Çarşamba

Geçen Sezon Kaç Gündüz Maçı Oynandı?

           Maç saatleri konusu çok konuşuldu. FUTBOL EXTRA Temmuz sayısında konuya farklı bakış açısından bakmıştım. Yaşanan gerginlikleri önleme açısından maçların gündüz saatlerinde oynanması düşünülüyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde maçlar aynı saatte ve gündüz oynanıyor. Örneğin Bundesliga’da cumartesi Türkiye Saati ile 6-7 maç 16:30’da başlıyor. Ligin lokomotif takımları Bayern Münih, B.Dortmund, B.Leverkusen yada Schalke 04 gibi takımları ayırmadan her ekip fikstür uygunluğuna göre bu saatte maçlarını oynayabiliyor. İngiltere Premier Ligi yine benzer uygulamayı cumartesi günleri Türkiye Saati ile 17:00’de yapabiliyor. Fransa ligi ise genelde maçları aynı zamanda ancak akşam oynatıyor. Cumartesi akşam Türkiye Saati ile 21.00’de yine 6-7 tane Fransa Ligue 1 maçı oynanıyor. İtalya’da benzeri durum pazar günü Türkiye Saati ile 16:00’da yaşanıyor. İspanya ise bize daha yakın bir maç programı uyguluyor.

       Bizim lig’de ise durum nasıl? Maç saatlerinin dağılımı ne durumda? İşte bu durumu araştırdım: Maçların başlangıç saatlerini iki gruba ayırdım. 13:00-18:00 saatleri arasında başlayan maçları ilk grup, 19:00-21:45 saatleri arasında başlayan maçları 2.grupta topladım. İlk grupta toplam 97 maç (%32), 2.grupta ise toplam 209 maç (%68) başlamış. Yani 2012-13 sezonunda Süper Lig’de oynanan maçların %68’i saat 19:00 ve sonrasında başlamış durumda. TFF gündüz kuşağı olarak seçtiğim zaman aralığında en çok saat 16:00’yı kullanmış. Geride kalan sezonda 49 maç 16:00’da başlamış. Sezonun en çok maç başlayan saati ise 20:00 oldu. Geçen sezon 95 maç 20:00’da başladı. 20:00’da başlaması gereken maçlardan 2 tanesi ise 4 dakika ve 6 dakika geç başlamış. Saat 19:00’da ise 89 mücadele başlamış. TFF özellikle kış döneminde ise 22 maçı 13:30’da başlatmış.




        Dört Büyüklerin durumu ise çok önemli. Dört büyüklerin geçtiğimiz sezon Spor Toto Süper Lig’de oynadığı 136 maçının 121 tanesi (%89) 19:00 ve sonrasında başladı. Dört büyükler sezon boyunca sadece 15 kez 13:30-18:00 arasındaki saatlerde başlayan mücadelelere çıkarken bu maçların 10 tanesi Trabzonspor’a aitti. Yani ligi ilk 3 sırada bitiren büyükler sadece 5 maçı 13:30-18:00 arasında hatta 16:30-18:00 arasında başlamış.  Galatasaray bu aralıkta Mersin İdman Yurdu ve Kayserispor deplasmanında maça çıkarken Fenerbahçe ise Mersin İdman Yurdu ve Sivasspor deplasmanlarını oynadı. Beşiktaş ise sadece Eskişehirspor deplasmanında oynamış. Başka bir deyişle üç büyüklerin İstanbul’da oynadığı hiçbir maç 19:00 ve öncesinde başlamamış. Düşünülen sistemin uygulanması zor olacak gibi gözüküyor.






23 Temmuz 2013 Salı

Üç Büyüklerin Son 3 Sezonda En Çok Bonservis Ödediği Rakibi Kim? Trabzonspor Mu?

          Tolga Zengin'in sancılı transferi sonunda oldu. Tolga böylece son yıllarda Trabzonspor'un İstanbullu rakiplerine kaptırdığı 6.oyuncu (1 tane de tercüman var) oldu. Selçuk, Engin, Ceyhun, Burak, Egemen ve son olarak Tolga. (Umut ile 7 oluyor)
 2010-11 sezonundaki güçlü kadronun en önemli yerli parçaları. İşin ilginç yanı bu oyuncuların 3 tanesi serbest, 3 tanesi bonservis bedeli ile transfer oldu. Bu bilginin üzerine akıllara şu soru geliyor:

Trabzonspor acaba son 3 sezonda üç büyükler olarak tabir edilen rakiplerinden en çok bonservis kazanan takım mı? İlginç olabilir.

     2011-12 sezonu başında Egemen Korkmaz'ı Beşiktaş'a, Ceyhun ve Selçuk İnan'ı Galatasaray'a bedelsiz kaptıran Trabzonspor sadece Engin Baytar transferinden 1.1 milyon euro kazanmıştı. 2012-13 sezonu başında ise Burak Yılmaz'ın serbest kalma bedeli olan 5 milyon euro Galatasaray tarafından yatırılıp son gol kralının İstanbul'a transferi gerçekleşmişti. Bu sezonda Tolga Zengin ailevi nedenlerinde varlığı ile Beşiktaş'a transfer oldu. Ödenecek bedel ise 2,75 milyon euro. Son 3 sezonda alınan bonservis toplamı böylece 8,85 milyon euro oldu.

        Not: parantez içinde transfer olan oyuncuları, önündeki değer ise milyon euro cinsinden bedelini ifade eder.

     Trabzonspor'un kazandığı bonservis değeri, bu işin tüccarlarını bile geçti sadece Kayserispor'un gerisinde kaldı. Herkesin bir çırpıda söyleceği üç takım Kayserispor, Gaziantepspor ve Gençlerbirliği içinden Gaziantepspor ve Gençlerbirliği geride kaldı. Gaziantepspor Dany ve Serdar Kurtuluş transferleri ile 5.05 milyon euro kazanırken son yıllarda genelde Trabzonspor'a çalışan Gençlerbirliği 7.5 milyon euro'da kaldı. Kayserispor ise 12.75 milyon euro değeriyle ilk sırada yer aldı.

      Hesapta olmayan bir takım ise 2.sırada yer aldı: Eskişehirspor. Bu sezon Alper Potuk transferini 6,25 milyon euro artı Bienvenu ve Orhan ile gerçekleştiren Eskişehirspor, geçen sezon Batuhan'ın kiralamasından 0,25 milyon euro, önceki sezon Sezer transferinden 2,75 milyon euro kazanmıştı. Orhan'ın Kasımpaşa'ya gitmesi ile Fenerbahçe'nin 1 milyon euro daha ödeyeceği ve toplamda Eskişehirspor'un son 3 sezonda 10,25 milyon euro artı Bienvenu (piyasa değeri 1,80 milyon euro olarak geçiyor) kazancını elde ettiğini görüyoruz. Bu takımların ardından İ.B.Belediyespor yer aldı. Geçen sezon devre arasında yaptığı Gökhan Süzen ve Webo transferleri ile 4.1 milyon euro kazanan takım belki de Süper Lig'de yer alma fırsatını kaybetti.


  

Oyuncu bazında ilk sırada iki oyuncuya yer aldı. Bu sezon Eskişehirspor'dan Fenerbahçe'ye geçen
Alper Potuk 7,25 (Orhan'ın bedeli ile) artı Bienvenu ile yaklaşık 9,05 milyon euro bedele ulaştı.  Amrabat ise önceki sezon 8,6 milyon euro bedel ve feragat ettiği 0,8 milyon euro ile Kayserispor'dan Galatasaray'a transfer olmuştu. Sıralamaya Emenike de girecekti (9 milyon euro) fakat oynayamadan gitti.



     Son 3 sezonda az yada çok ama bonservis bedeliyle İstanbul'un büyüklerine gelen 20 oyuncunun (bu sezonki 3 oyuncu hariç) çoğu istenen performansı sergileyemedi. Özellikle 3,5 milyon euro bedelle gelen Orhan Şam, 2,5 milyon euro bedelle gelen Yiğit Gökoğlan, 3 milyon euro artı Musa Çağıran transferi ile gelen Sercan Yıldırım, kiralık sözleşmesini bile tamamlayamayan Batuhan, hiç oynayamayan Furkan, Berat ve Sinan, istenen seviyeye gelemeyen Gökhan Süzen, Mehmet Akyüz hatta Ersan Gülüm. Fiyat/performans dengesine bakılırsa Amrabat ve hatta Hasan Ali. Nerdeyse gelen oyuncuların %20-25'i başarılı olabildi. Kim bunlar Burak Yılmaz, Webo, Salih Uçan, Necati, nispeten Engin ve Dany.

     Yabancı sınırlaması piyasayı yükselticektir bu kesin. Bu durumda Kayserispor, Eskişehirspor, Gençlerbirliği, Gaziantepspor gibi kaynaklar ellerini ovuşturuyordur ama yanlarına artık Trabzonspor da eklendi. Üç büyükler rakiplerinden alıyor alıyor ama bitiremiyor. Önümüzdeki dönemde transferlerin devam edeceğini düşünüyorum. 24 milyon euro değeri geçen Galatasaray, 21 milyon euro değeri geçen Fenerbahçe ve 17 milyon euro değeri geçen Beşiktaş daha çok "Cenk Tosun, Onur Kıvrak, Muhammet Demir, Serdar Aziz, Batalla, Okay Yokuşlu, Ziya Erdal, Erkan Zengin, Diego, Ramazan Köse" transferi yapar.
2011-12 sezonunda 22 milyon, geçen sezon 28 milyon euro bedeli Anadolu kulüplerinden oyuncu almaya harcayan İstanbul'un büyükleri bu sezonda 20 milyonu geçecektir. Henüz harcanan değer 13,4 milyon artı Bienvenu  :)

Not: Bu sezon ilginç bir transfer daha oldu ve üç büyükler arasında son yıllarda ilk kez bonservis bedeli ödenerek transfer gerçekleşti. Beşiktaş 1,5 milyon euro bedelle Fenerbahçe'den Sezer Öztürk transferini gerçekleştirdi.






30 Haziran 2013 Pazar

FIFA U-20 Dünya Kupası Grup Maçlarının Ardından İlginç İstatistikler

        Ülkemizde düzenlenen 20 Yaş Altı (U-20) Dünya Kupasında grup maçları sona erdi. 24 takımdan 16 tanesi yoluna devam ederken grup aşamasında 101 gol atıldı. Maç başına 2,81 gol ortalamasına ulaşıldı. Grup maçları sonunda en golcü takım Portekiz (10 gol) olurken en az gol atan takımlar Küba ve Yeni Zelanda (1 gol) oldu. En çok gol yiyen takım Küba (10 gol) olurken en az gol yiyen takımlar Kolombiya ve Uruguay (1 gol) oldu. Portekiz takımından Bruma 5 golle en golcü oyuncu oldu. Oynadığı 3 maçı da kazanan tek takım İspanya oldu.

Grup maçları sonunda ilginç istatistikler ise şöyle oldu:

* En Çok Şut Çeken Takımlar: Meksika, Gana, Nijerya (57)

* En Çok İsabetli Şut Çeken Takım: Meksika (37)

* İsabetli Şut Yüzdesi En İyi Takımlar: Avustralya ( %68), Irak (%67), Meksika (%65), İspanya (%65)

* En Çok Faul Yapan Takımlar: Şili ve Hırvatistan (56)

* En Az Faul Yapan Takım: İspanya (26)

* En Çok Faul Yapılan Takım: Uruguay (62)

* En Çok Sarı Kart Gören Takım: Hırvatistan (10)

* En Çok Ofsayt'a Düşen Takımlar: ABD ve Uruguay (9)

* En Az Ofsayt'a Düşen Takım: Meksika (1)

   U-20 Milli takımımız son 16 turunda Fransa ile eşleşti. İki takımın karşılaştırmalı istatistikleri için tablo aşağıda bulunmakta.

19 Haziran 2013 Çarşamba

FIFA U-20 Dünya Kupası Kadro Analizi

    


Ülkemizde düzenlenecek FIFA U-20 Dünya Kupasına çok az zaman kaldı. Turnuvanın resmi kadroları açıklandı. Turnuvaya gelecek 24 takımın 504 oyuncusunu analiz ettim. Bakalım en uzun, en kısa, en yaşlı, en genç, en çok oyuncu veren takım hangileri?









Turnuvanın kadrosunda en çok 1993 doğumlu oyuncu bulunan takımı: FRANSA
Fransa takımının 21 kişilik kadrosundan 20 oyuncu 1993 doğumlu. Kadroda sadece defans oyuncusu Kurt Zouma 1994 doğumlu.

Turnuvanın kadrosunda en az 1993 doğumlu oyuncu bulunan takımı: MALİ
Mali takımının 21 kişilik kadrosunda sadece 4 oyuncu 1993 doğumlu. Kadroda 11 oyuncu 1994, 3 oyuncu 1995, 3 oyuncu 1996 doğumlu.


Tunuvanın en genç oyuncusu: Daniel de Silva (Avustralya)
Turnuva kadrolarında yer alan oyuncular içinde en genç olan 06.03.1997 doğumlu Daniel Peter de Silva. Oyuncu geçtiğimiz mart ayında 16 yaşını doldurdu.

                                                                                                                                                                                        


Oyuncuların %59,9'u 1993 doğumlu.
%30,6'sı 1994 doğumlu, %7,5'u 1995 doğumlu, %1,8'i 1996 doğumlu, %0,2'si 1997 doğumlu.









Turnuvanın en uzun oyuncuları (Resmi açıklanan değerlere göre):
Stepanos Kapino (Yunanistan / Kaleci) 196 cm, Felipe Avenatti (Uruguay /Forvet) 196 cm

Turnuvanın en kısa oyuncuları (Resmi açıklanan değerlere göre): 
Clifford Aboagye (Gana / Orta saha) 130 cm, Kennedy Ashia (Gana / Forvet) 130 cm,  Ebenezer Assifuah (Gana / Forvet) 130 cm

Not: Küba takımının boy değerleri resmi listede verilmediğinden değerlendirmeye alınamamıştır.

Kadrosunda Yabancı ülkede futbol hayatını sürdüren oyuncu bulunmayan takım: 4
Küba, Yunanistan, Irak, Özbekistan

2012-13 Sezonunda Şampiyonlar Ligi Maçında Forma Giyen Oyuncu Sayısı: 5
Gerard Deulofeu (Barcelona / İspanya )
Paul Pogba (Juventus / Fransa)
Lucas Digne (Lille / Fransa )
Andre Gomes (Benfica / Portekiz )
Charalampos Lykogiannis (Olympiakos / Yunanistan)

17 Mayıs 2013 Cuma

PTT 1.Lig'de 3.Sıra Laneti

    Süper Lig'de yükselen 3 takımın belirlendiği format son halini 2005-06 sezonunda aldı. Günümüzde PTT 1.Lig adına altında geçen sezon Bank Asya 1.Lig adı altında oynanan ligimizde ilk 2 sırayı alan takımlar doğrudan Süper Lig'e yükseliyor. Sezonu 3.sıra ile 6.sıra arasında bitiren takımlar ise play-off müsabakaları oynuyor.
    Play-off müsabakaları da bir çok kez format değiştirdi. Önce tek maçlı eleme sistemi oynandı, ardından bir sezon grup maçları oynandı ve sonunda ilk ayak 2 maçlı / final maçı tarafsız sahada tek maçlı halini aldı. Sezonu 3.sırada bitiren takım ile 6.sıradaki takım bir seride eşleşti, sezonu 4.sırada bitiren takım ile 5.sırada bitiren takım bir seri eşleşti. Finale kalan takımlar ise uzatmalar hatta penaltılara gidebilecek tek maç sonunda Süper Lig rüyasını gerçekleştirmeye çalıştı.
   Play-off müsabakalarına kalacak takımları seçim sistemi son halini aldığından beri ilginç bir istatistik göze çarptı. Sezonu 3.sırada bitiren takımlar Süper Lig'e çıkamadı. En başarılı takımlar ise 4.sırada yer alan takımlar oldu. Bu sezon hariç son 7 sezonda 4 kez ligi 4.sırada bitiren takımlar, 2 kez 5.sırada bitiren takımlar, 1 kez de 6.sırada ligi bitiren takımlar mutlu sona ulaştı.



     Peki neden böyle? yanıtı psikolojik olabilir. Play-off maçları tıpkı seri penaltı atışlarına atfedilen "birazda şans işi" yaftasına uygun bir düzen. Kontrollü oyunun oynadığı, işin taktik boyutundan çok mental boyutunun önem kazandığı, sinir harbi şeklinde geçen maçlar. Böyle bir seriye hem de normal sezon bitmesinin hemen 1 haftası ardından başlıyorsunuz. Bir tarafta ilk 2 trenini kaçırıp ekstra maç oynamak zorunda kalan 3.sıra takımı ile son anda 6.sıra biletini alıp yüksek motivasyon ile treni yakalayan 6.sıra takımı. Dezavantajlı olan 3.sıra takımı oluyor. Bu seriyi kazanan 6.sıra takımı ise 4.sıra veya 5.sıra takımıyla bir finali daha kaldırmakta zorlanıyor yada 3.sıra takımı tur atlasa da çok ağır bir savaştan çıkmış oluyor. Diğer seride ise hem mental hem de fiziksel olarak denk takımlar eşleşiyor ve sonuçta kazanan takım 1 maçla çıkabileceği Süper Lig fırsatını geri çevirmiyor. Son 6 sezonda 4.sıra/5.sıra serisinin 5 kez kazanması  tesadüf olamaz. (bir sezon gruplu oynandı)
     Bu sezon ise ligi 3.sırada 1461 Trabzon bitirdi. Fakat 1461 Trabzon play-off müsabakalarına katılamayacak. Aynı puanda ligi 4.sırada bitiren Manisaspor acaba 3.sıra lanetini devam mı ettirecek yoksa zinciri kıracak mı bu hafta sonu belli olacak. (Benim favorim ise play-off tecrübesi yüksek Uğur Tütüneker yönetimindeki Torku Konyaspor)

19 Nisan 2013 Cuma

Yılmaz Vural'ın 40 Puanı

      Kariyeri boyunca 26 senede 27 takım çalıştıran Yılmaz Vural genellikle küme düşme hattında yer alan ekiplerde görev yaptı. Yılmaz Vural böylece "küme düşme" konusunda işin kompedanı olmuş durumda. Medyatik hocayı takip edenler bilir hep bir hesap kitap içindedir. Yılmaz hoca demeçlerinde yıllardır 40 puan da 40 puan diye bahsedip durur. İşte Yılmaz hocanın 40 puanı!
      1994-95 sezonunda beri Süper Lig 18 takımla düzenli olarak oynanmakta. Üç puanlı sistemin gelmesinden 7 sezon sonra takım sayısı da sabitlenmiş durumda. Ben bu yılları "modern yıllar" olarak niteliyorum. Modern yıllarda 18 sezon geride kaldı. Geride kalan 18 sezonda son 3 sırada yer alan ekipler küme düştü. Sezonu 16.sırada bitirip bir alt lige giden son takımların bir başka deyişle küme düşme çizgisinin ortalaması 33,6 olarak gerçekleşti. Yuvarlarsak 34 puan.


Diyeceksiniz ki 40 puan nerde 34 puan nerde. Hele ki düşme hattında puan almanın zor olduğu bölgede. Haklısınız ama Yılmaz hoca zaten işin ortalamasında değil, örnek uzayın maksimum değerinde.
 
 
 
      Yılmaz hoca son 18 sezonda en yüksek puanla düşen takıma bakıyor. Karşımıza 2003-04 sezonunda Bursaspor çıkıyor. Gerçekten oldukça yüksek bir puanla (40 puan) Bursaspor lige veda ediyor. Alt sıradaki takımların özellikle son haftalarda oldukça başarılı sonuçlar aldığı sezon son 18 yılın rekoru. Bursaspor'un ardından 39 puan alıp düşen takım 2006-07 sezonu M.P.Antalyaspor. İşin ilginç yanı da o sezon M.P.Antalyaspor'un teknik direktörü Yılmaz Vural.
 
    Genel olarak bakarsak (kaba matematiksel bilgi ile diyelim) Yılmaz Vural 40 puan alan sadece 1 kez düşmüş dolayısıyla 40 puan bizi kurtarır diye bakıyor. Halbuki aynı mantıkla 41 puan bizi kurtarır dese itiraz eden olmayacak sanırım. Çünkü modern yıllarda 41 puanla düşen takım olmadı.
 
      Bu sezon ise oldukça ilginç. Halen bir çok takımın küme düşme sıkıntısı var. Son 9 maçında Galatasaray 7 galibiyet 1 beraberlik, Fenerbahçe 8 galibiyet alıp başarılı seriler yakalamasalar ateş hattında puanlar daha da yükselecekti. Ligin 30.haftası sonunda 16.sırada yer alan İ.B.Belediyespor'un 33 puanı var. Geçen sezon 29.haftada 16.sırada yer alan Samsunspor 29 puanda yer alıyor. Samsunspor sezonu ise 36 puanla 16.sırada bitirmişti. İ.B.Belediyespor pekala kalan 4 maçında Samsunspor gibi 7 puan hatta daha fazlasını alabilir. Dolayısıyla bu sezonda Bursaspor'un rekoruna yaklaşılacak gibi duruyor. Galatasaray maçında etkisiz görünen S.B.Elazığspor 30 maç sonunda 35 puanda ve kalan 4 maçta savaşı devam ettirmeli. 

29 Mart 2013 Cuma

Yabancı Sayısı

        Yıllardır tartışılan konudur yabancı sayısı. Her sezon başka sayılar, başka düzenlerde oynanır. 6+2, 6+2+2, 5+3, 8, 6, 3, hiç, sebil. Sahada başka, kulübede başka, tribünde başka. Yabancı sayısı her zaman problem olmuştur. Meşhur Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Mustafa Denizli'nin yaşadıkları yanında geçen sezon Hikmet Karaman'ın Trabzonspor-Gaziantepspor maçında başına gelenler.
         Tartışmanın iki tarafı var. Birinci taraf yabancı sayısının sınırsız olmasını istiyor. Bu sayede yerli oyuncuların kabaca tabirle "kendilerine çeki-düzen" vereceklerini, aynı zamanda piyasanın düşeceğini savunuyorlar. Avrupa kupalarında yabancı sınırlaması olmaması nedeniyle başarının artabileceği fikri hakim. Bu konuda Fenerbahçe başı çekiyor, şiddetle destekleyen yazarlar var.
Diğer taraf ise yabancı sayısının azaltılması gerektiğini, böylece yerli oyuncunun oynama sürelerinin artacağı ve bu durumun özellikle milli takımı kuvvetlendireceğini düşünüyor. Aynı zamanda gereksiz yabancı transferleri nedeniyle yaşanan FIFA/UEFA seviyesine kadar ilerlemiş davaların yaşanmayacağı ve yüksek tazminat, maaş, kapris...vb. durumların azalacağı fikri var. Bu kanatta TFF Başkanı sayın Yıldırım Demirören var, son zamanda açıklama yapan Samet Aybaba var, yazarlar var.
       Madem bu kadar yaygara kopuyor,bir araştıralım bakalım yabancı kullanımı bu sezon nasıl?
Kadrosunda oldukça iyi yerli oyuncular bulunan Fenerbahçe'den başladık araştırmaya. Aslında yerliler kaliteli de yabancılar kalitesiz mi? hayır. Kalburüstü oyuncular var Sow, Meireles, Kuyt gibi. Yobo, Krasic, Stoch gibi üst düzey tecrübesi olan Ziegler, Cristian, Webo ve Bienvenu (devre arası ayrıldı) gibi önemli oyuncular var.
Sonuçlar ilginç:
*Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman bu sezon Süper Lig'de hiçbir maçta 6+2 yabancı hakkını kullanmamış.
*Aykut Kocaman sadece 5 maçta ilk 11'de 6 yabancı oyuncu hakkını kullanmış.  
*Sezon boyunca ilk 11'de Fenerbahçe'nin yabancı oynatma ortalaması 4,81 toplamda ortalaması ise 5,58 çıktı.


       Aynı araştırmayı Galatasaray için yaptık. Drogba ve Sneijder gibi iki yüksek profilli yabancı dışında Elmander, Melo, Riera, Dany, Eboue, Amrabat, Muslera ve oynamayan Ujfalusi ile Baros hatta ayrılan Cris. Kadrosunun önemli parçaları yabancı olan Fatih Terim'in yabancı kullanım sayıları yine ilginç.

*Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman gibi Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim de bu sezon Süper Lig'de hiçbir maçta 6+2 yabancı hakkını kullanmamış.

*Fatih Terim ilk 11'de 6 yabancı oyuncu hakkını kullanıyor, toplam 13 maçta kullanmış.


*Sezon boyunca ilk 11'de Galatasaray'ın yabancı oynatma ortalaması 5,31 toplamda ortalaması ise 6,31 çıktı.

Beşiktaş'ın istatistikleri ise daha da ilginç:

Yabancı sayısının fazla olduğunu söyleyen Aybaba 6+2 hakkını yine kullanmamış. Fakat ilk 11'de yabancı ortalaması 5,31 olurken toplamda yabancı ortalaması 5,73 olmuş.

Yabancı sayısı sınırsız olsun diyen Fenerbahçe 5,58 ortalama ile üç büyükler içinde bu sezon en az yabancı kullanan takım olurken Beşiktaş'ın ortalamasının daha yüksek (5,73) olması ilginç.  

Toparlarsak üç büyük takımın teknik direktörleri geride kalan 78 maçın hiçbirisinde 6+2 hakkını kullanmamış durumda. Dolayısıyla +2, +2+2, +x gibi eklemeleri teknik adamlar pek sevmiyor.
Ortalama ilk 11'de yabancı kullanımı 3 takım içinde 5-6 arasında olduğu gözleniyor. Ligin maddi imkanları en güçlü dolayısıyla yabancı oyuncu getirme imkanı en fazla olan üç takımın ortalamalarına bakarsak sanki 5 yada 6 yabancı uygun gibi duruyor. Sayıların bize söylediği bu.
   Kişisel fikrim ise yabancının sayısından ziyade kalitesi. Biz oyuncunun kalitelisini nasıl getiririz bunu araştırmalıyız. Hatta getireceğimiz oyuncunun ülkemizi tatil cenneti / emeklilik sefası olarak değil kariyerinin atlama basamağı olarak görebilecek isimlerden seçmemiz lazım. Bu yüzden daha fazla oyuncu izlemek, U-20, U-19, Toulon..vb turnuvaları izlemek, iyi menajerler ile çalışmak gerekecek.











25 Mart 2013 Pazartesi

Süper Lig Ekipleri, Feyyaz Uçar'ın U-20 Milli Takımına Ne Kattı?

      Bildiğiniz gibi U-20 Dünya Kupası bu yaz Türkiye'de yapılacak. Hazır konu gündemdeyken genç takımımızı biraz araştırmak istedim. Teknik direktürümüz Feyyaz Uçar şöyle söyledi: "FIFA U20 Dünya Kupasında 1993 doğumlu oyuncularımız yer alacak, ancak U19 kadrosunda yer alan 1994 doğumlu yetenekli oyuncular arasından da Dünya Kupası kadrosuna girecekler olabilecek".

       Konu sıcakken aklıma şu soru geldi: Acaba Süper Lig ekipleri Feyyaz Hoca'nın önünü ne kadar açtı? Özellikle 1993 doğumlu hatta 1994-1995-1996-1997 doğumlu oyuncular resmi maçlarda görev yaptı mı?

İşte istatistikler:
*Toplamda Süper Lig maçlarında oynayan 1993 ve sonraki yıllar doğumlu oyuncu sayısı: 34
(33 tanesi yerli, 1 tanesi yabancı)

*Toplamda resmi maçlarda oynayan 1993 ve sonraki yıllar doğumlu oyuncu sayısı: 39
(38 tanesi yerli, 1 tanesi yabancı)


*En çok Süper Lig maçı oynayan 1993 ve sonraki yıllar doğumlu oyuncular:
Okay Yokuşlu (Kayserispor - 24 maç 637 dakika), Taşkın Çalış (G.Antepspor - 20 maç 801 dakika)

*En çok resmi maçta süre alan 1993 ve sonraki doğumlu oyuncular:
Salih Uçan (Fenerbahçe - 26 maç 1342 dakika), Taşkın Çalış (G.Antepspor - 23 maç 1047 dakika), Artun Akçakın (Gençlerbirliği - 20 maç 774 dakika), Okay Yokuşlu (Kayserispor - 24 maç 637 dakika)

Not: Koyu renkli yazılan oyuncular son 3 U-20 Milli takım (2013 yılında oynanan) maçı kadrosunda yer aldı.

*En başarılı takım: Bursaspor.

1993 ve sonraki yıllar doğumlu 7 oyuncuya resmi maçta süre veren Bursaspor bu alanda en başarılı takım oldu. Beşiktaş ve Gaziantepspor 5'er oyuncu, Gençlerbirliği ve Mersin İdman Yurdu 4'er oyuncusuna Süper Lig, Z.Türkiye Kupası veya Avrupa kupası maçlarında (resmi maçta) görev verdi.

*1993 ve sonraki yıllar doğumlu oyuncuyu resmi maçta oynatmayan Süper Lig takımı: 5

Galatasaray, Trabzonspor, S.B.Elazığspor, Akhisar Belediyespor ve Karabükspor 1993 ve sonraki yıllarda doğmuş oyuncularına bu sezon resmi maç şansı vermedi. 


*1993 ve sonraki yıllarda doğan oyuncuların toplam bu sezon Süper Lig maçı sayısı: 148 ( ortalama 4,35 maç)


Feyyaz Uçar'ın son U-20 kadrosu:
Sinan Kurumuş (Beşiktaş A.Ş.), Cumali Bişi (Çaykur Rizespor A.Ş.), İbrahim Yılmaz (Darıca Gençlerbirliği), Berkay Can Değirmencioğlu (Denizlispor), Salih Uçan, Hakan Çinemre (Fenerbahçe A.Ş.), Muhammed Alperen Uysal (Galatasaray A.Ş.), Taşkın Çalış (Gaziantepspor), Ahmet Yılmaz Çalık, İlkay Durmuş (Gençlerbirliği), Onurcan Piri (Giresunspor), Enver Cenk Şahin (İstanbul BBSK), Ethem Ercan Pülgir (Kartalspor), Okay Yokuşlu (Kayserispor), Eray Ataseven (Manisaspor), Abdülkerim Bardakcı (Torku Konyaspor), Aykut Özer (Eintracht Frankfurt), Mustafa Saymak (FC Zwolle), Muhammet Karpuz (Fortuna Düsseldorf), Fatih Turan (Fortuna Sittart), Alparslan Öztürk (Beerschot AC), Hakan Çalhanoğlu (Karlsruher SC), Kenan Karaman (TSG 1899 Hoffeinheim), Sinan Philipp Tekerci (1.FC Nürnberg).

Süper Lig takımından gelen oyuncu: 9 (resmi maçta oynayan oyuncu 6)
Yurtiçinden gelen oyuncu: 16
Yurtdışından gelen oyuncu: 8

   
   Görüldüğü gibi Süper Lig ekiplerinin (özellikle bazılarının) hakkını yiyemeyiz. Gerçekten genç oyunculara fırsat verip Süper Lig maçlarında hemde kritik maçlarda süre vermişler kadroya almışlar. Özellikle Aykut Kocaman kritik Benfica maçlarında bile Salih Uçan'a forma vermekten çekinmedi. Fuat Çapa, Fenerbahçe karşısında kariyerinin ilk Süper Lig maçına çıkacak Ahmet Yılmaz Çalık için tereddüt etmedi. Ertuğrul Sağlam, Hikmet Karaman, Bülent Uygun, Fuat Çapa, Robert Prosinecki, Bülent Korkmaz ( hatta Carlos Carvalhal) genç oyunculara korkmadan formayı verdiler yada bu oyuncular formayı kaptılar. Yeterli mi? değil tabii ama kötü de değil. Yurtdışından özellikle Hakan Çalhanoğlu, Alparslan Öztürk, Kenan Karaman gibi yetenekli ve önemli oyunculara Süper Lig ekiplerinden Taşkın, Salih, Okay, Artun gibi isimleri katarak umarım başarılı oluruz.






   

20 Mart 2013 Çarşamba

Aykut Kocaman şampiyonluk formülünü verdi: Sadece 1 beraberlik hakkımız var!


    Aykut Kocaman şampiyonluk formülünü verdi: Sadece 1 beraberlik hakkımız var!. işte bu başlık ligin bitimine 10 hafta kala Aykut Kocaman tarafından söylenmişti. Sözlerinin devamı: “Şampiyonluk iddiamızı sürdürebilmemiz için kalan 10 maçın tümünü kazanmamız gerekiyor. Mutlak ve mutlak Galatasaray galibiyetiyle beraber, belki 1 beraberlik olabilir ama 2 beraberliği kaldıracağını tahmin etmiyorum"
    Bugün Fotomaç gazetesinde çıkan araştırmam ise Aykut hocayı destekler nitelikte. Süper Lig'in 26.haftası sonunda Galatasaray 50 puanla lider, Fenerbahçe 46 puanla 2.sırada yer alıyor. Yani Fenerbahçe'nin olası bir eşitliği de göz önünde bulundurursak kabaca 5 puan fark yapması gerekecek. Potansiyel 24 puan var ortada. Tabii ki Galatasaray da puanla toplayacak. FSTATS'ın analizinde son 10 sezonda Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın son 8 maçında topladığı puanların ortalaması var.

  
Fenerbahçe son 10 sezonda son 8 maçında 16,4 puan toplamış, Galatasaray 15,7 puan ve Beşiktaş 14,4 puan toplamış. Beşiktaş'ın son düzlükte performansı gerilerde. Fenerbahçe ve Galatasaray daha iyi, Fenerbahçe özellikle son sezonlarda oldukça iyi. Fenerbahçe'nin 20 puanın üzerinde topladığı sezonlarda var. Bu sezonda böyle bir performansa ihtiyaç var. Nedeni şu? Galatasaray'ın son 10 yıl ortalaması 15,7 yaklaşık 16 puan. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin en az 21 puan toplaması gerekecek. Bu puanla ulaşabilmek için 7 galibiyet 1 yenilgi (21 puan), 7 galibiyet 1 beraberlik (22 puan) alması gerekecek. Bu durumda Aykut Hoca'nın 1 beraberlik hakkımız kaldı açıklamasını 1 maçta puan kaybetme lüksümüz var olarak güncellemek isterim. 

Hem Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde olması hemde Fenerbahçe'nin Uefa Avrupa Ligi çeyrek finalinde olması tabii ki Süper Lig'de sıkıntılar yaratacak. Galatasaray'ın yoluna devam etme şansı, Fenerbahçe'nin yoluna devam etme şansından kağıt üstünde daha düşük olduğunu düşünürsek ayrıca kupa yarı final maçlarını da hesaba katarsak Fenerbahçe için oldukça zor haftalar olacak.

18 Mart 2013 Pazartesi

A Milli Takım Gruptan Çıkabilir! Kağıt Üstünde

        2010 ve 2012 turnuvalarını kaçırdıktan sonra Guus Hiddink ile yollarımızı ayırıp yerine Abdullah Avcı'yı getirmiştik. Tarihi boyunca hiçbir grubu lider bitiremeyen, katıldığı tüm turnuvalara 2.sırada yer alarak (ya doğrudan yada play-off oynayarak) giden A Milli takım bu kez lider olma parolası ile 2014 eleme grubuna girdi. Fakat evdeki hesap çarşıda tutmadı. Hatta hiç tutmadı. Evet Hollanda deplasmanında kaybetmek ve Estonya maçını kazanmak normal gözükebilir ancak iç sahada Romanya dış sahada Macaristan'a kaybedince bırak liderliği gruptan çıkma şansını bile zora soktuk. Oynanan futbolda üstüne tuz biber olunca bu takımdan hiçbir şey olmaz, yine elendik...vs. gibi  yorumlar yapıldı ve kamuoyunda artık bu takım sonraki turnuvaya katılsın görüşü oluştu. İşin aslı pratik olarak öyle ancak teorik olarak öyle değil. Henüz 4 maç geride kaldı ve daha oynanacak 6 maç var. Herşey istediğimiz gibi giderse en azından grubu 2.sırada bitirip play-off turlarına kalma şansımız var. Bakınız şöyle:

       22 Mart-26 Mart tarihleri arasında grupta 5. ve 6.hafta maçları oynanacak. Bizim istediğimiz gibi giderse herşey yani Andorra ve Macaristan maçlarını kazanırsak, Hollanda hem Estonya hem de Romanya karşısında kazanır ve Macaristan-Romanya maçı berabere biterse bir anda puan farkını 1'e indirebiliriz. 


6 Eylül-10 Eylül tarihleri arasında grupta 7. ve 8.hafta maçları oynanacak. Bizim istediğimiz gibi giderse herşey yani Andorra ve Romanya maçlarını kazanırsak, Hollanda hem Estonya hem de Andorra karşısında kazanırsa (ki çok önemli değil) ve Romanya-Macaristan maçı berabere biterse bir anda 1 puan farkla öne bile geçebiliriz.
                        

 Grubun 9.hafta maçları sonunda 1 puan önde bulunan A Milli takım deplasmanda Estonya karşısında kazanır, Macaristan ise deplasmanda Hollanda karşısında kaybederse son maça kalmadan grubu 2.sırada bitirmeyi garantileyebiliriz.



           Evet kabul ediyorum herşeyi kendime yonuttum, A Milli takımı son maçı oynamadan gruptan çıkardım. İlk 4 maçlık performansını göz önünde bulundurarak Hollanda'nın grubu domine edeceğini ve son 2 maça prestij amaçlı çıkacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Hollanda-Macaristan ve Türkiye-Hollanda maçlarında Macaristan ve A Milli takımımız şanslı. Hatta biz bir adım öndeyiz çünkü maçı sahamızda oynayacağız. Bu açıdan 5 ile 9.hafta arasında kazanmamız gereken bir maçtan yada Macaristan ile Romanya arasında berabere bitmesini umdumuz 1 maçtan herhangi bir tarafa galibiyet bile yazabiliriz. Buradan anlamamız gereken şu: evet yapılabilir, gruptan çıkılabilir fakat bu birazda Hollanda'ya bağlı. Hollanda'nın rakiplerimize puan vermeden yoluna devam etmesi bizimde içerde-dışarda kazanmamız lazım. Özellikle Romanya deplasmanı ve Estonya deplasmanı bizim için kritik maçlar olacak.   


17 Mart 2013 Pazar

Devre Arası Transferi İyi Katkı Yapan Yol Aldı.

         Devre arası transferleri, genel kanı olarak pek işe yaramadığı yönündedir. Tabii ki aksini ispat eden Fenerbahçe'nin 2003-04 sezonunda Mert Nobre, geçen sezon Galatasaray'ın Necati Ateş ve Beşiktaş'ın son şampiyonluğunda büyük etkisi olan Fabian Ernst bir çırpıda sayılabilir.
         Süper Lig'in 2.yarısı öncesi tüm takımlar az yada çok takviyeler yaptı. M.P.Antalyaspor sadece 1 transfer yaparken benzeri Trabzonspor takımda doğrudan oynayacak sadece 1 oyuncu aldı. Diğer isimler geleceğe yönelik transfer edildi. Pozisyon icabıyla en fazla transferi ligin dibindeki ekipler yaptı. Bu alanda S.B.Elazığspor ve Mersin İdman Yurdu ön plana çıktı. Fakat devre arası gibi kısa bir dönemde bu kadar bol transfer yapmak takıma katkıdan çok zarar verebilir. Nitekim Mersin İdman Yurdu daha iyi yerde girdiği 2.yarıda tüm rakiplerinin gerisinde kaldı. Fakat Yılmaz hoca kısıtlı maddi imkanlara rağmen çok kritik 3-4 oyuncuyu takıma monte etti. Özellikle Sane, Sesar ve Mehmet Çakır takıma büyük katkı sağladı. Geçen sezon Samsunspor'a devre arasında gelip büyük sükse yapan Gekas sezon başında kendine Süper Lig takımı bulamamıştı. İspanya macerasını kısa kesip yeniden Süper Lig'e dönen Gekas, Gençlerbirliği takımından Vleminckx ile birlikte 2.yarıya damga vuruyor. Gekas 7 maçta 6 gol, Gençlerbirliği'nin transferi Björn Vleminckx ise 9 maçta 7 gol attı. Bireysel performans olarak Vleminckx en başarılı transfer.

            Üç büyüklerden Beşiktaş Niang, Dentinho, Gökhan Süzen transferlerinden sadece Ninag tarafında fayda bulurken Galatasaray iki dev transferi Drogba ve Sneijder ile lig'de 3 gol buldu. Tabi Drogba'nın çevirdiği Akhisar Belediyespor maçı ve 2-0'dan 4-2 biten Orduspor maçında ilk golü bulupfitili ateşleyen Sneijder mutlaka takıma katkı verdi. Fakat esas Schalke 04 turu için alınan isimler bu maçlarda gol atamasa bile takım hedefe ulaştığından başarılı transfer klasmanında yer alıyor. Fenerbahçe ise devre arası transferlerinden en çok faydalanan takımlardan oldu. Emre sakatlandığı döneme kadar oynadığı her an takımın en etkili oyuncusu olurken 2 gol kaydetti. Pierre Webo ise kritik V.Plzen golü dışından Süper Lig'de de hayati 3 gol kaydetti. Webo ayrıca Sow'un da performansına pozitif katkı sağladı. Sol bek Ziegler ise bu bölgede çok yıpranan Hasan Ali'nin dublörü oldu, hemde hücuma çıkıp asist yaptı. Aykut hoca nokta transferler ile bol rotasyon yapıp takımı her alanda düzlüğe çıkardı.
          Ancak devre arasının transfer yıldızı Gaziantepspor oldu. Gaziantepspor 2012-13 sezonu devre arasında takıma 4 tanesi yabancı 6 oyuncu kattı. Gaziantepspor’un aldığı bu oyuncular geride kalan dönemde 10 gol attı ve devre arası transferlerinden en çok gol bulan takım Gaziantepspor oldu. Sernas 5 gol, Dorde Rostand 3 gol, Traore ve Wilton 1'er gol attı. Sernas bu hafta 2 gol 1 asist ile 3 puanı alırken Dorde Rostanda kritik Beşiktaş maçında 1 puanı son dakikada getirdi. Traore-Wilton ikilisi ise geçen hafta Akihsar maçında 1 puanı getiren oyuncular oldu.
Takım Gol Devre Arası Transferi Gol Dağılımı

Gaziantepspor 10 Sernas (5), Dorde Rostand (3), A.R.Traore (1), Wilton (1)

Akhisar B. 7 Gekas (6), Bilal (1)

Gençlerbirliği 7 Vleminckx (7)

Fenerbahçe 5 Webo (3), Emre B. (2)

Galatasaray 3 Sneijder (2), Drogba (1)

S.B.Elazığspor 3 Sane (1), Jervis (1), Mehmet Çakır (1)

Mersin İ.Y. 2 Can Erdem (1), Burhan (1)

Sivasspor 2 Hakan Arslan (2)

İ.B.Belediyepor 1 Zenke (1)

Orduspor 1 Ayila Yussuf (1)

Kasımpaşa 1 Ibricic (1)

Beşiktaş 1 Niang (1)

Bursaspor 1 Şener (1)

Karabükspor 1 Hakan Özmert (1)

13 Mart 2013 Çarşamba

Galatasaray 5 Büyük Lig Dışından Son 8'e Kalan Tek Takım.

   Galatasaray, Türk takımları adına 5 sezon sonra Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kaldı. En son 2007-08 sezonunda Fenerbahçe çeyrek finale kalmış Chelsea karşısında çok uğraşmasına rağmen yarı finalist olamamıştı. Şampiyonlar Ligi'nde 2000-01 sezonundan beri Türk takımları 3.kez (2000-01 sezonunda Galatasaray, 2007-08 sezonunda Fenerbahçe ve bu sezon Galatasaray) çeyrek finale kaldı. İlk 2 denemede yarı finali göremedik, bakalım Galatasaray ne yapacak?  Turnuva, Şampiyon Kulüpler Kupası adı altında oynanırken ise sadece Galatasaray 1988-89 sezonunda yarı finale kalmış ancak finali görememişti.


Bu durum, sadece bize has bir durum mu? yoksa genel olarak Şampiyonlar Ligi gerçekten Devlerin ligi mi diye araştırmak istedim. Sonuçlar ortada burası bizim çöplüğümüz değil. Sadece bizim değil 5 büyük lig mensupları (İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa) dışında kalan takımlarında değil. Böyle takımlara "underdog" adını veriyorlar. Aralarına sadece Porto, Benfica, PSV Eindhoven gibi takımlar girebilmiş. Düzenli olarak gruptan çıkmışlar, final turlarına girebilmişler ve içlerinden sadece Jose Mourinho dehasıyla Porto çıkıp kupayı alabilmiş.
Son 10 yılın çeyrek finalistlerine baktığınızda her sezon sadece 1 takım (underdog) araya girebilmiş. İstisna 2011-12 sezonu. 2 tane var APOEL ve Benfica. Kalan takımlar arasında temsilcilerimizden Galatasaray ve Fenerbahçe var. Porto, Benfica ve PSV Eindhoven 2'şer kez, APOEL, Shakhtar, Fenerbahçe ve CSKA Moskova ise 1'er kez çeyrek finale kalmış.



Son 10 yılda şampiyonluk yaşayan Porto'yu ayırıyorum geri kalan takımlardan sadece biri yarı finale kalmış 2004-05 PSV. işte bu peri masalı. APOEL takımının geçen sezon çeyrek finale kalması ise kategori farkı olabilir olsa olsa külkedisi olurdu.




Tüm bunları araştırdıktan sonra şöyle düşündüm: Bir Türk takımının çeyrek finale kalmasını bırakın Barcelona, Real Madrid, Manchester United, Chelsea, Milan, Inter, Bayern Münih, Arsenal, Liverpool dışındaki takımların yarı finale gelmesi bile önemli başarı sayılır. 





11 Mart 2013 Pazartesi

Önce Schalke Kadar Koş Sonra



Aykut Kocaman’ın sözleri ile yazıma başlamak istiyorum. Sayın Kocaman yaklaşık 15 gün önce katıldığı programda şöyle dedi: “Koşu mesafelerinde önemli artış kaydettik. İlk sezon takım ortalaması 96,5 olarak duruyordu. Geçen sene 101 km’ye bunu çıkardık. Bu yıl 105-106 km seviyesinde seyrediyoruz. Daha da üzerine çıkmamız gerekiyor. Türkiye için bir nebze belki ama Avrupa için önemli. Koşamazsanız her şeyinizi yitirirsiniz. Koşu her şey değil ama koşmadan hiçbir şey olmaz.” Haklıdır sayın hocam. Koşu yada gerçek tabiriyle mesafe kat etme istatistikleri futbol gibi bir oyun için tek başına bir argüman olamaz. Fakat anlatılmak istenen teknik, taktik, antreman bilgisi, motivasyon…vs gibi etkenler ile rakibi geçme planları yapmadan önce rakibinizle aynı seviyeye gelmeniz yani en az onlar kadar sahada mesafe kat etmeniz gerekiyor. Aynı seviyeye geldikten sonra yapacaklarınız ile kaliteniz ile yüreğinizle farkı yaratırsınız.
     Drogba ve Sneijder transferleri bir yanda, Schalke 04 takımın performansı bir yanda 20 Şubat öncesi Galatasaray mutlak favoriydi. Belli bir kesim ise “nede olsa Alman takımı”, “lig’de iyi değiller kupaya asılırlar” düşünceleri ile havayı biraz indirse de Galatasaray favoriydi.  Son 13 maçında 1 kez kazanan, 6-7 eksiği bulunan, teknik adam değişikliği yaşayan Schalke karşısında Galatasaray umduğunu bulamadı. Neden bulamadı? Yeni transferlerin uyum süreci, yeni formasyonlar, saha zeminin bozuk olması, şanssızlık…vs gibi bahaneler söylendi. Evet bunları bir kısmı doğruydu ancak bence ilk sıkıntı rakibin temposuna ayak uyduramamız oldu.
UEFA tarafından verilen istatistikler ortada: Galatasaray 105 km, Schalke 04 ise 110 km mesafe katetmiş. Ayrıca Schalke 04’ün attığı golde hem Farfan’ın hem de Jones’un deparları ve nasıl çabucak kaleye ulaştıkları ortada. 



Hadi diyelim ki Schalke 04 bu maça özel hazırlandı. Bu maçta iyi oynadı. Hayır. Maalesef hayır. Hafta sonu Galatasaray’ın sahasında kaybettiği Gençlerbirliği maçı yayıncı kuruluş LİG TV’nin  paylaştığı istatistikler: Galatasaray 105 km, Gençlerbirliği 110 km


 Derbi maçta rakibini 2-1 yenen Schalke 04’ün bundesliga.de sitesindeki istatistikleri: Schalke 04 takımı 114,75 km, B.Dortmund 115,27 km. Hadi diyelim ki sezon boyunca en iyi dönemine denk geldi. Maalesef hayır. Schalke 04’ün büyük uğraşlar vererek çıkarttığım Bundesliga sezon ortalaması 111,72 km.





Dolayısıyla Galatasaray’ın gol atmak için hatta turu bulması için en az rakibi kadar koşması maçın sonunu getirmesi ardından farkı yaratan işleri yapması lazım. Daha önce yaptı neden olmasın, tabanlara kuvvet!

9 Mart 2013 Cumartesi

Burası Bizim Çöplüğümüz Değil: Şampiyonlar Ligi Final Turları

     Galatasaray, Türk takımları adına 5 sezon sonra Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kalma fırsatı yakaladı. En son 2007-08 sezonunda Fenerbahçe çeyrek finale kalmış Chelsea karşısında çok uğraşmasına rağmen yarı finalist olamamıştı. Şampiyonlar Ligi adı altında oynanmaya başladığından beri Türk takımları sadece 2 kez (2000-01 sezonunda Galatasaray ve 2007-08 sezonunda Fenerbahçe) çeyrek finale kalmış yarı finali ise görememişti. Turnuva, Şampiyon Kulüpler Kupası adı altında oynanırken ise sadece Galatasaray 1988-89 sezonunda yarı finale kalmış ancak finali görememişti.
    Bu durum, sadece bize has bir durum mu? yoksa genel olarak Şampiyonlar Ligi gerçekten Devlerin ligi mi diye araştırmak istedim. Sonuçlar ortada burası bizim çöplüğümüz değil.  Sadece bizim değil 5 büyük lig mensupları (İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa) dışında kalan takımlarında değil. Böyle takımlara "underdog" adını veriyorlar.  Aralarına sadece Porto, Benfica, PSV Eindhoven gibi takımlar girebilmiş. Düzenli olarak gruptan çıkmışlar, final turlarına girebilmişler ve içlerinden sadece Jose Mourinho dehasıyla Porto çıkıp kupayı alabilmiş.
     Son 10 yılın çeyrek finalistlerine baktığınızda her sezon sadece 1 takım (underdog) araya girebilmiş. İstisna 2011-12 sezonu. 2 tane var APOEL ve Benfica. Bu sezon dışında her yıl sadece 1 takım çeyrek finale kalabilmiş. Kalan arasında temsilcilerimizden Fenerbahçe var. Porto, Benfica ve PSV Eindhoven 2'şer kez, APOEL, Shakhtar, Fenerbahçe ve CSKA Moskova ise 1'er kez çeyrek finale kalmış.

Son 10 yılda şampiyonluk yaşayan Porto'yu ayırıyorum geri kalan takımlardan sadece biri yarı finale kalmış 2004-05 PSV. işte bu peri masalı.  APOEL takımının geçen sezon çeyrek finale kalması ise kategori farkı olabilir olsa olsa külkedisi olurdu. 




 Tüm bunları araştırdıktan sonra şöyle düşündüm: Bir Türk takımının çeyrek finale kalmasını bırakın Barcelona, Real Madrid, Manchester United, Chelsea, Milan, Inter, Bayern Münih, Arsenal, Liverpool dışındaki takımların yarı finale gelmesi bile önemli başarı sayılır. Dolayısıyla Schalke 04 karşısında Galatasaray veya gelecek sezonlarda bu noktalara gelebilecek tüm takımlarımızın şansı bol olsun.


7 Mart 2013 Perşembe

Bu Takım Avrupa Deplasmanına Uygun!‏

      Fenerbahçe dün gece futbol tarihimize geçecek bir sezonun en önemli 2.adımını attı. Gruplardan çıktıktan sonra Bate/Napoli-Plzen galibi kurasını çeken Fenerbahçe, kendini çeyrek finalist yapacak yolun büyük kısmını geçti. Bate maçlarındaki sistemini bozmayan Aykut Kocaman rövanş için çok büyük avantaj yakaladı. Peki nasıl yaptı?


   Öncelikle rakipten başlayalım. Bu sezon sahasında oynadığı 7 maçı da kazanan Viktoria Plzen sadece 1 gol yemiş bir takımdı. Fakat rakip hakkında en ilginç bilgi maçtan önce geldi. Plzen takımı hakkında yorum yapan Çek gazeteci takımın her zaman ilk maçı deplasmanda oynadığını ve rövanş maçında ona göre çıktığını bu kez ise ilk maçı evinde oynayacağını ve sonucu merak ettiğinden bahsetmişti. Bu yorum çok önemli. Çünkü V.Plzen önceki turda izlediğimiz gibi atağa hızlı çıkan bir takım. Dolayısıyla ilk maçı deplasmanda oynayıp rakip üstüne gelirken alan bulması akabinde gol bulması doğal. Deplasmanda gol atan takımın sahasında oynacağı futbol ile ilk maçı evinde oynayan takımın futbolu farklı olacaktır. Bir çok kişinin bu takım Napoli'ye iki maçta nasıl 5 gol atmış sorusunun cevabı da şu: Alan yoktu!
 Bir de Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman takımın başına geçtikten sonraki futbol anlayışından bahsedelim. Bol pasa dayalı oyun sisteminde orta sahanın ortasında oynayan oyuncu tercihleri hücum/savunma dengesini değiştiriyor. Fenerbahçe hele bir de deplasmanda kontrol futbolu oynayacak ise 2 defansif özelliği yüksek orta saha ile oynuyor. Bu akşam oynayan Mehmet Topal-Selçuk Şahin ikilisi gibi. Dolayısıyla Fenerbahçe kontrollü oyun oynayıp ileride yakalarsam atarım, atamazsam beraberlikte iyi sonuç mantalitesi ile oynadığı her maçta başarılı oluyor. Çünkü istedikleri zaman defansı iyi yapıyorlar. Kalecileri de iyi. Bireysel olarak hata da yapılmayınca ( 1 kez yapıldı ) rakibe pozisyon verilmiyor. (Dün gece yapılan tek hatada ise topu direkte gördük ). Bu sistem Fenerbahçe'nin kazanmak zorunda olmadığı her maç için geçerli ve bu maçların büyük çoğunluğunda bu takım başarılı olur. Bu sezon Avrupa kupalarında deplasmanda sadece 1 kez kaybedilmesi tesadüf değil. Dolayısıyla oynamak için alan ve hata ihtiyacı olan V.Plzen'e Aykut Kocaman bunları vermedi. Rakibi iyi analiz etti, deplasmanda her zaman yaptığı gibi topu bol bol ayakta tutup oyunu soğuttu. Ceza sahası dışından şutlar, duran toplar ve kanat akınları ile aranan gol de gelince çeyrek final yolu açıldı. Umarım rövanşta herşey ters gitmez, diğer turlara bakabiliriz.



3 Mart 2013 Pazar

Beşiktaş Kırmızı Formayı İlk Kez Giymiyor. ( Sene 1994-95...)

          Beşiktaş bu sezon başında forma skalasına "kırmızı formayı" eklemişti. Forma satışa çıkmasının ardından büyük rağbet görmüştü. İç saha, dış saha ve alternatif forma seçeneklerinden 3.sırada yer alan kırmızı forma yurtdışından merchandising işinden büyük paralar kazanan dev kulüplerin izlediği yolu takip etmekti. Barcelona, Manchester United, Arsenal....vb kulüpler her sezon değişik renklerde forma üretip taraftarlarına yeni ürünler sunmakta. Beşiktaş takımı da bu sezon kırmızı rengi seçti.
         İlk 8 haftada kullanılmayan forma 9.haftada oynanan Kasımpaşa maçıyla ilk kez giyildi. Üst üste alınan iyi sonuçlar sonrası bir "Kırmızı forma" totemi başladı. Beşiktaş 9.haftadan 24.hafta sonuna geride kalan 16 haftada sadece 2 kez kırmızı formasını giymedi. Geride kalan 14 maçta ise hiç yenilmedi.  Samet Aybaba ve ekibinin inandığı gerçek oldu. Takım 14 haftada 30 puan topladı ve liderin 5 puan gerisinde şampiyonluk mücadelesi yapıyor. Fakat Beşiktaş ilk kez kırmızı formasını bu sezon giymedi. Armasında "Türk Bayrağı" bulunan Beşiktaş zaman zaman kırmızı formasını giymişti.

       1994-95 sezonunda cezası nedeniyle İstanbul'da oynaması gereken Altay maçını Bursa'da oynayan Beşiktaş bu maçta o dönemki "Kırmızı forma"sını giymişti. Geri pas kuralı ihlali sonrası kazanılan serbest atışta Sergen klasını konuşturmuş ve unutulmaz bir gol atmıştı. Beşiktaş bu maçı 1-0 galip bitirmişti.



    100.Yıl. Beşiktaş'ın bu sezonkine benzer bir "Kırmızı Forma"sı var. Evet ilginçtir 4 lig maçında kullanılmış, 4 galibiyet alınmış mağlubiyet yine yok. Kocaelispor 2-1, Altay deplasman 1-0, Ankaragücü 1-0, Altay 2-0. ( maçların golleri ligtv.com.tr sitesinde de var ) 

            
Kupa ve Avrupa Maçlarında Uğur getirmiyor:

     1995-96 Sezonunda Şampiyonlar Ligi Ön Eleme maçında Rosenborg ile karşılaşan Beşiktaş tesadüf renkleri siyah-beyaz olan rakibi karşısında deplasmanda oynadığı maça "Kırmızı forma" ile çıkmıştı.
Lig maçlarındaki uğuru, kupa maçlarında gitmeyen totem formasıyla Beşiktaş sahadan 3-0 mağlup ayrılmıştı. Rövanş maçı 3-1'e getirse de Beşiktaş o sezon Avrupa'ya erken veda etmişti.



  Bir başka kötü sonuçlı maç. Sene 1996. UEFA Kupası 3.tur rövanş maçı. Beşiktaş 3 tur atlayıp İspanyol Valencia takımı ile eşleşmiş. İlk maç deplasmanda 3-1 kaybedilmiş. Rövanş maçına Beşiktaş "Kırmızı Forma" ile çıkmış. Valencia'nın kadrosu yıldızlar topluğu: Gaizka Mendieta, C.Lopez, Karpin, Vlaovic ve kalede Zubizaretta. İlk golü Serdar atmış Beşiktaş umutlanmış ama yıldızlardan C.Lopez ve Vlaovic iki klas golle maçı 2-1'e getirmişti. Oktay Derelioğlu'nun penaltı golü ile maç 2-2 bitmiş ama yine hüsranlı bir "Kırmızı Forma" anısı Beşiktaşlı taraftarlarında kalmıştı.




Daha yakın tarihten ama yine keyifsiz bir maç. 2000-01 sezonu Şampiyonlar Ligi grup maçında rakip Leeds United. Bu kez Beşiktaş forma üst kırmızı, şortlar siyah. İngiliz ekibi karşısında dökülen Beşiktaş takımında bir de Pascal Nouma'nın rakibine dirsek atıp kırmızı kart görmesi tam tuz biber olmuştu. Keyifsiz bir anı.




Bir başka ilginç maç daha. Yine Beşiktaş "Kırmızı Forma" ile sahaya çıkıyor. Rakip Hikmet Karaman yönetimindeki Kocaelispor. 2001-2002 sezonu Türkiye kupası final maçı. Beşiktaş kupa tarihinin finalde en büyük hezimetlerinden birini yaşıyor ve sahadan 4-0 mağlup ayrılıyor.




Örnekler çoğaltılabilir. Kupa maçlarında tutmadığı da söylenebilir. İster totem deyin, ister uğur. Önemli olan inanmak. Beşiktaş "Feda" dediği sezonda tahminlerin çok üzerinde ilerliyor. Oynuyor, atıyor, yiyor ama maçlarında hep heyecan hep aksiyon var. Dolayısıyla "Kırmızı" ile devam!