Blogumun adını "Sadece Futbol" koyarken amacım futbolun çirkinliklerini değil bu sporun içinde var olanları yazdığımı anlatmak istemiştim. Ne güzel gol attı, ne pas verdi ama, bu taktik hatalıydı diye cümleler kurmak isterdim ama futbol 90'larda benim çocuk olduğum zamanki gibi sadece futbol değil. Ve biz endüstriyel futbolunda içine etmeyi başardık.
Sayın Aydınlar nihayet görevi bıraktı. O kadar talihsiz bir dönemde görev aldı ki zaren halihazırda tecrübesiz bir başkan iken bombayı kucağında buldu. Ekibiyle birlikte futbolun içine etti. Ligleri erteleme kararı, play-off sistemi, 9 ile 16. takımların sistemde açıkta kalması, inanilmaz hatalı fikstür seçimleri, Uefa ile iletişimsizlik, şampiyonlar ligi günü derbi oynatma ve en önemlisi Fenerbahçe'nin grup kuraları önesi ihraç edilmesi.
Aydınlar tüm bunların üzerine 58.madde için genel kurul istedi. Amacı bir defaya mahsus maddenin uygulanmaması ve başta Fenerbahçe olmak üzere küme düşme gibi sansasyonel bir karardansa puan silme, para cezası gibi yaptırımlar ile işin içinden sıyrılmaktı. Bu arada 58.madde meselesi Galatasaray ve Trabzonspor'un başını çektiği bir grup tarafından ısrarla aynen kalması yönünde gündem maddesi oldu. Tüm bunlar olurken Demirören başkanlığındaki Kulüpler Birliği yapmayın etmeyin beyler niteliğinde nerdeyse ağlayacaktı. Fakat başkan tüm kulüpleri ikna etti ve kongre yapıldı.
İşte tam burda Metristen Aziz Yıldırım ilk golünü attı. Kendisinin ve takımının suçsuz olduğuna inan başkan blöfünü yaptı ve madde değişmesin dedi. Aslında maddenin değişmemesi büyük bir riskti. Çûnkü TFF ben size sordum değişmesin dediniz bende uyguluyorum Fenerbahçe'yi etik kurulu suçlu buldu düşürüyorum diyebilecekti. Fakat Aziz Yıldırım biliyordu ki Aydınlar bu kararı tek başına alamaz. Sonuçta riske girdi ve kongrede bir anda herşey değişti. Hayir cevabı çıktı hemde en güvenilir kaynaklardan bile. Ne oldu peki? Şu oldu Metris dedi ki ben Hayır cevabı aldırırsam Aydınlar güven bunalımına girer ve istifa eder. Bu arada Yıldırım'ın yakın olduğu bir kişi başkan olursa sorun cözülür. Aziz bey istediği 2 durumu da gerçekleştirdi. Not: ne zaman bir başkan yada kurum arkasındayız derse o kişi istifa eder yada gönderilir. Bakınız dünkü Kulüpler Birliği açıklaması ;)
31 Ocak 2012 Salı
14 Ocak 2012 Cumartesi
Ver Leftere Yaz Elmander'e
Türk futbolunun sembol isimlerinden Lefter'i kaybettik. Türk futbolunun diyorum çünkü Lefter sadece Fenerbahçe'nin efsanelerinden biri değil aynı zamanda A Milli takım tarihinin en golcü 3.oyuncusuydu. Galatasaray vefa örneği gösterip maça pankartla çıkabilirdi yada taraftar AEK-Xanthi maçında gibi bir pankart açabilirdi. Neyse Galatasaray için "Vefa" İstanbul'da bir semt adıydı dimi. Bu vesile ile sayın Denktaş, efsane Lefter ve milli kayakçı Aslı'yı saygıyla anıyorum.
Maça geçersek. Galatasaray'ın için tarihi bir maçtı. Malum galibiyet serisi. Galatasaray'ın rakibi de gayet uygundu. Karabükspor ligin deplasmanda en kötü takımı. Hatta kötü lafı az bile kalır deplasmanda beter bir takım. 11 deplasman maçında 1 puan. Galatasaray maça golle başlayınca da işler kolaylaştı. Aslında ilk fırsat Karabükspor'un ayağına gelmişti. Fakat kaleci Muslera pozisyonda kalitesini konuşturdu. Fatih Terim omurgayı iyi kurdu. Uğur Meleke'nin geçen sezon defalarca anlattığı gibi işin sırrı Omurga'da. Terim takımın omurgasını Muslera-Ujfalusi-Melo ve Selçuk-Elmander üstüne kurdu. Bu oyuncuların iyi oynadığı maçı kaybetmesi zor. Karabükspor karşısında Muslera, Melo, Elmander iyi oynayınca sorun kalmadı. Elmander'e Baros'ta ayak uydurdu, Bülent Korkmaz ve oyuncuları da yardım edince fark oldu. Ancak aslan payını Elmander'e vermek istiyorum. Galatasaray'ın köprüsü Elmander. Orta sahadan forvete geçişi sağlayan, hücumda savunmayı başlatan oyuncu Elmander. İlk golün ortasını yaptı, 2.golü attı, penaltıyı yaptırdı, 4.golü Baros ile yoktan var etti. Dolayısıyla bu maç için verdiğin topu yazdı deftere. Sakatlık ceza almaz böyle oynamaya devam ederse sezonun en iyi yabancısı ödülünü alabilir. Ancak şunu belirteyim Galatasaray maçı 5-1 kazanacak kadar iyi oynamadı. Galatasaray gerçekten maç boyunca öyle 5 gollü kazanacak bir oyun oynamadı. Gerekeni yaptı. Ön alanda oynayan 2 oyuncu tüm gollerde fark yarattı, rakip takım oyuncuları ise her golde katkı yaptı. Bülent Korkmaz takımın başına geldiğinde "Küme Düşer" demiştim. Hala aynı fikirdeyim hatta daha da iddialıyım. Bu kadar gereksiz transfer yapılmaz, bu kadar oyuncu gönderilmez. Kısa zamanda bu takımın birlikte iyi oynamasını beklemek hayalcilik olur. Geçişi daha yumuşak yapması lazım. İşleri zor.
Üst üste kazanma rekorunu kıran Fatih Terim'e sezon başında 20.haftayı 46 puanla geçeceksin deseler inanmazdı. Galatasaray tahminin üzerinde gidiyor ancak zor deplasmanları var. Eskişehirspor, Bursaspor, Gaziantepspor, Sivasspor ve Fenerbahçe deplasmanları gerçekten sert maçlar olacak. Galatasaray, 26 Kasım-15 Ocak arasında topladığı 27 puanla atı alıp Üsküdar'ı geçti bence. Çok anormal işler olmazsa play-off için hatta ilk 2 sıra için rezervasyonunu yaptırdı. Baros'un sakatlığı takımı etkileyecektir. Fatih Terim sezonun ilk yarısında oynadığı gibi Elmander'i tek forvet oynatacaktır ve Engin ile hücumu destekleyecektir. Fakat ilk yarıdaki gibi sıkıntı yaşamaz çünkü Sercan toparlandı ve takviye yapacak zaman var.
Maça geçersek. Galatasaray'ın için tarihi bir maçtı. Malum galibiyet serisi. Galatasaray'ın rakibi de gayet uygundu. Karabükspor ligin deplasmanda en kötü takımı. Hatta kötü lafı az bile kalır deplasmanda beter bir takım. 11 deplasman maçında 1 puan. Galatasaray maça golle başlayınca da işler kolaylaştı. Aslında ilk fırsat Karabükspor'un ayağına gelmişti. Fakat kaleci Muslera pozisyonda kalitesini konuşturdu. Fatih Terim omurgayı iyi kurdu. Uğur Meleke'nin geçen sezon defalarca anlattığı gibi işin sırrı Omurga'da. Terim takımın omurgasını Muslera-Ujfalusi-Melo ve Selçuk-Elmander üstüne kurdu. Bu oyuncuların iyi oynadığı maçı kaybetmesi zor. Karabükspor karşısında Muslera, Melo, Elmander iyi oynayınca sorun kalmadı. Elmander'e Baros'ta ayak uydurdu, Bülent Korkmaz ve oyuncuları da yardım edince fark oldu. Ancak aslan payını Elmander'e vermek istiyorum. Galatasaray'ın köprüsü Elmander. Orta sahadan forvete geçişi sağlayan, hücumda savunmayı başlatan oyuncu Elmander. İlk golün ortasını yaptı, 2.golü attı, penaltıyı yaptırdı, 4.golü Baros ile yoktan var etti. Dolayısıyla bu maç için verdiğin topu yazdı deftere. Sakatlık ceza almaz böyle oynamaya devam ederse sezonun en iyi yabancısı ödülünü alabilir. Ancak şunu belirteyim Galatasaray maçı 5-1 kazanacak kadar iyi oynamadı. Galatasaray gerçekten maç boyunca öyle 5 gollü kazanacak bir oyun oynamadı. Gerekeni yaptı. Ön alanda oynayan 2 oyuncu tüm gollerde fark yarattı, rakip takım oyuncuları ise her golde katkı yaptı. Bülent Korkmaz takımın başına geldiğinde "Küme Düşer" demiştim. Hala aynı fikirdeyim hatta daha da iddialıyım. Bu kadar gereksiz transfer yapılmaz, bu kadar oyuncu gönderilmez. Kısa zamanda bu takımın birlikte iyi oynamasını beklemek hayalcilik olur. Geçişi daha yumuşak yapması lazım. İşleri zor.
Üst üste kazanma rekorunu kıran Fatih Terim'e sezon başında 20.haftayı 46 puanla geçeceksin deseler inanmazdı. Galatasaray tahminin üzerinde gidiyor ancak zor deplasmanları var. Eskişehirspor, Bursaspor, Gaziantepspor, Sivasspor ve Fenerbahçe deplasmanları gerçekten sert maçlar olacak. Galatasaray, 26 Kasım-15 Ocak arasında topladığı 27 puanla atı alıp Üsküdar'ı geçti bence. Çok anormal işler olmazsa play-off için hatta ilk 2 sıra için rezervasyonunu yaptırdı. Baros'un sakatlığı takımı etkileyecektir. Fatih Terim sezonun ilk yarısında oynadığı gibi Elmander'i tek forvet oynatacaktır ve Engin ile hücumu destekleyecektir. Fakat ilk yarıdaki gibi sıkıntı yaşamaz çünkü Sercan toparlandı ve takviye yapacak zaman var.
4 Ocak 2012 Çarşamba
Özer'i Topuz'u değil Emre'yi oynat Aykut Hoca
Futbolda kimsenin dile getirmediği bir olgu ile yazıma başlamak istiyorum: Fikstür. Futbolda fikstür çok önemlidir. Kiminle nerede hangi şartla altında maç yapacağınız özellikle bizim ligimizde çok önemli. Çok değil yaklaşık 20 gün önce Galatasaray deplasmanda Orduspor ile oynamıştı. Nerdeyse güle oynaya kazanan Galatasaray sezonun 18.haftasında Hector Cuper'in ilk maçında Orduspor ile deplasmanda oynasa belki yine kazanırdı ama bayağı zorlandı. Tersini düşünelim Fenerbahçe 16.haftada Orduspor deplasmanına gitse Alex bile olmasa o günkü Orduspor'u yenerdi. Alex'in kırmızı kart gördüğü Karabükspor maçı deplasmanda oynansa yada rakip daha efektif bir takım olsa sonuç farklı olabilirdi.
Alex'in yokluğu Fenerbahçe için çok kritik. Hele hele maç deplasmanda ise hem de rakip takım 7 maçtır puan alamamış, teknik adamı değişmiş ve yeni hocanın ilk maçı ise daha da kritik oluyor. Rakip takım oyuncularının kendilerini yeni teknik adama göstermek için ekstra gayret içinde olacağı maç (fikstürün cilvesi) her takım için zordur. Böyle durumlarda insiyatif alacak, maçı çevirecek oyuncu lazım yani özel bir oyuncu. Giden oyuncuların ardından Fenerbahçe'nin kadrosu zayıfladı. Özel oyuncu statüsünde sadece iki isim var: Alex ve Emre. Aykut Hoca, Orduspor deplasmanında Alex'in yokluğunda görevi Özer'e verdi. Özer kabul etmek lazım yetenekli bir oyuncu. Aynı zamanda çalışkan. Her zaman maçın en çok mesafe kateden isimlerinden olur. Fakat Özer kendisine defalarca gelen fırsatlardan da anladık ki özel pozisyonda oynayacak kapasitede değil. İlk yarı sonunda formayı kaptırmasının nedeni gereksiz işlere girmesi. Özer'in kafasında sonuca gitmek yok. Alex'in kafasında ise sonuca gitmek her zaman var hem de en kısa yoldan. Dolayısıyla Aykut Hoca topu geveleyen/ezen Özer'in yerine 2.yarıda Dia ve Caner değişikliklerini yaptı. Mehmet Topuz'u Kayserispor'da oynadığı gibi Özer'in mevkiisine çekti. Fakat yine verim alınamadı. Fenerbahçe beraberlik golünü ise Emre ile buldu. Emre tam da Mehmet'in olması gerektiği yerde (forvetten pası aldığı yer ceza sahasının hemen önü) yani özel oyuncunun iş yapacağı yerde topu aldı ve golü yaptı. Aykut hoca Cristian'ın yanına Mehmet'i onun yerine Emre'yi sürse belki 2 puan daha fazla alırdı. En azında Serdar Kesimal'ın kaçırdığı gol dışında da fırsatlar bulurdu.
Sonuç itibariyle Fenerbahçe'nin acilen Alex'in halefini bulması lazım yada sistemi değiştirmesi lazım. Alex'in yerine oyuncu bakılacaksa bu isim ne Özer ne de Sezer olabilir. Bu ağırlığı kısa vadede kaldırabilecek tek oyuncu kadro içinde Emre'dir. Emre de bu işi kısa süreli belki bir sezon yapabilir. O zaman ya bu bölgeye çok iyi bir yabancı oyuncu transfer edilir yada 2.opsiyon olarak sistem değişir. Sistem değişecek ise çift forvetli sistem yada 4-3-3 sistemi ilk akla gelenler. Zaten Aykut Hoca da çok kez 4-3-3 sistemini denedi hatta Dia-Stoch transferlerini de bu sistem için yapmıştı. Fakat iki oyuncu da istenen düzeye gelemedi. Dia'nın gitmesi gündemde şu günlerde, dolayısıyla 28 günlük transfer dönemi gelecekle ilgili izler verecektir. Play-off'lar dahil kısa vadede en güzel çözüm: Alex maç kaçırmasın :)
Alex'in yokluğu Fenerbahçe için çok kritik. Hele hele maç deplasmanda ise hem de rakip takım 7 maçtır puan alamamış, teknik adamı değişmiş ve yeni hocanın ilk maçı ise daha da kritik oluyor. Rakip takım oyuncularının kendilerini yeni teknik adama göstermek için ekstra gayret içinde olacağı maç (fikstürün cilvesi) her takım için zordur. Böyle durumlarda insiyatif alacak, maçı çevirecek oyuncu lazım yani özel bir oyuncu. Giden oyuncuların ardından Fenerbahçe'nin kadrosu zayıfladı. Özel oyuncu statüsünde sadece iki isim var: Alex ve Emre. Aykut Hoca, Orduspor deplasmanında Alex'in yokluğunda görevi Özer'e verdi. Özer kabul etmek lazım yetenekli bir oyuncu. Aynı zamanda çalışkan. Her zaman maçın en çok mesafe kateden isimlerinden olur. Fakat Özer kendisine defalarca gelen fırsatlardan da anladık ki özel pozisyonda oynayacak kapasitede değil. İlk yarı sonunda formayı kaptırmasının nedeni gereksiz işlere girmesi. Özer'in kafasında sonuca gitmek yok. Alex'in kafasında ise sonuca gitmek her zaman var hem de en kısa yoldan. Dolayısıyla Aykut Hoca topu geveleyen/ezen Özer'in yerine 2.yarıda Dia ve Caner değişikliklerini yaptı. Mehmet Topuz'u Kayserispor'da oynadığı gibi Özer'in mevkiisine çekti. Fakat yine verim alınamadı. Fenerbahçe beraberlik golünü ise Emre ile buldu. Emre tam da Mehmet'in olması gerektiği yerde (forvetten pası aldığı yer ceza sahasının hemen önü) yani özel oyuncunun iş yapacağı yerde topu aldı ve golü yaptı. Aykut hoca Cristian'ın yanına Mehmet'i onun yerine Emre'yi sürse belki 2 puan daha fazla alırdı. En azında Serdar Kesimal'ın kaçırdığı gol dışında da fırsatlar bulurdu.
Sonuç itibariyle Fenerbahçe'nin acilen Alex'in halefini bulması lazım yada sistemi değiştirmesi lazım. Alex'in yerine oyuncu bakılacaksa bu isim ne Özer ne de Sezer olabilir. Bu ağırlığı kısa vadede kaldırabilecek tek oyuncu kadro içinde Emre'dir. Emre de bu işi kısa süreli belki bir sezon yapabilir. O zaman ya bu bölgeye çok iyi bir yabancı oyuncu transfer edilir yada 2.opsiyon olarak sistem değişir. Sistem değişecek ise çift forvetli sistem yada 4-3-3 sistemi ilk akla gelenler. Zaten Aykut Hoca da çok kez 4-3-3 sistemini denedi hatta Dia-Stoch transferlerini de bu sistem için yapmıştı. Fakat iki oyuncu da istenen düzeye gelemedi. Dia'nın gitmesi gündemde şu günlerde, dolayısıyla 28 günlük transfer dönemi gelecekle ilgili izler verecektir. Play-off'lar dahil kısa vadede en güzel çözüm: Alex maç kaçırmasın :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)